Sokaklardaki ben dahil  birçok maskeli insanları görünce bir an için  mevcut halimizi düşünmek  ve anlamlandırmak istedim ama anlam yüklemede sorun yaşadığımı fark ettim.

İnsanların  çevresiyle ya da  eşya ile olan ilişkisinde yaşadıkları kararsızlık, bunalım veya  ilişkisizliği düşündükçe  kendimi sanal bir filmin başrol oyuncusu sandım.

Koronovirüs yakın akraba, komşu ve tanıdıklara musallat oldukça film gösterisi bitiyor gerçekliği öne çıkıyordu. Hele ki yazılı ve görsel medyada ki  virüsün alınış biçimi, biz normalleşmekte ısrarımıza rağmen onların bizlerde, üst düzey bir felaket algısını canlı tutmakta inatçı olması çok ilginç.

Bilgi (enformasyon) bolluğu, bilginin, gerçekle ilişkisindeki tereddütler, insanımızda  bunalımı arttırmakta. Bill Gates salgının gelişmiş ülkelerde 2021, gelişmemiş ülkelerde 2022 de biteceğini söylerken tutarsız açıklamaları ile ilgi çeken Dünya sağlık örgütü ise aşı bulunsa bile salgının 2022 yılının sonunu işaret etti. Sahi biz hangisini ciddiye alacağız?

İnsanlığımızın en büyük problemlerinden biri yalancılık ve aldatmanın artarak devam etmesidir. Yalanı kötü görerek, yalan söylemekten daha kötü olan şey; yalan karşısında duyarsızlaşmak, doğru söylemenin merkezi bir değer olduğu  fikrine giderek yabancılaşmaktır.

Günümüzde artık bir doğruyu çökertmek, antitezlerle değil, o doğru ile ilgili sürekli kuşkular uyandırarak olmaktadır. Yani esasen amaç doğruyu ortadan kaldırmak.

Yalan söylemenin sıradanlaştığı günümüzde insanların da etik kaygılardan sıyrılmanın ustalıklı bir yoludur, doğruyu ortadan kaldırmak yani yalan söylemek. 

Korkarım dünyamızda dürüstlüğün çöküşü hızlanarak devam ediyor. Gerçek olanla olmayan arasındaki fark netleşeceğine, bulanıklaşmaya devam etmekte.

Yalanın zihnimizde kötü görülebilmesi için zihnimize devamlı olarak “yalan kötüdür” nakşedilmeli. Halbuki günümüzde maalesef “hakikatin yerini inanılabilirlik“ aldı. Dünyamızda ve ülkemizdeki global aktörler (devletler, büyük sermaye sahipleri) medya ve para gücünü kullanarak propagandalar ile kitlelere inanılmasını  istedikleri  formları, düşünceleri, anlayışları  sunarak bir çok hakikat dışı bilgilerde gerçeklik oluşturarak kabul ettirebilmektedirler. Acı olan, üniversitelerden medyaya, bir çok kurum bu propagandaların emrine girebilmektedir.

Dünyamızda, enformasyon ve gösterge bolluğu içinde kitaplar, dijital ortamda bilgiye ulaşılabilirlik ve bu bilgilerinde online ulaşılılabilirliğindeki kolaylıklar, hakikat yerine, istediklerine  inandırılabilirlikte oldukça başarılıdır.

Bilginin üretimi , işlenişi, yayılımı, sınırları,  ve etki yüzeyleri emperyalist global iktidardan bağımsız olarak işleyemez. Yani bilgiyi dünya ölçeğinde dolaşıma sokması bu gücün elindedir.

Çünkü bilgi olmadan iktidar olunamaz.

Bu gözü doymazlara dünya insanlarının beden yada ruhunu kontrol etmek de yetmiyor. Beden ve ruhu besleyen her şeyi düzenleyip kontrol etmek istiyorlar. Doğruluk ve yanlışlık merkezlerinin kaybolduğu  bir dünyada, hakikatin yegane kaynağı, güç odaklarının ilişki ağları ve hedeflenen konularda belirginleşmektedir. Fizik, kimya , Matematik, tıp veya sosyal bilimlerde üretilen bilgilerden istediklerini  kitlelere birer hakikat olarak sunulmaktadır. Pandemide yaşanan süreç yukarıdaki düşüncelerin varlığını  doğrulamaktadır.  

İnsan ile bilgi arasındaki tüm boşluklara başka güçler sızar. Güç sahipleri kendi tercihlerini bir hakikat olarak ancak anlam değiştirerek, yeni anlamlar yükleyerek, bilgi , veri bolluğunda insanların kafasını  karıştırarak yapmaktadır. Bu bilgi bolluğu, kirliliği insan ruhunu yorgun düşürmektedir.

Bakınız pandemi süresince neler duyduk, anlı şanlı kariyer sahibi şahsiyetlerden.

Bu bir ilahi cezadır!

Balkona bile çıkmayın!

Şifalı bitkiler, çeşitli formüller

Bu işin içinde ticaret var aman ha inanmayın

Tuzlu suyla gargara yapın faydalı.

Yok hiçbir faydası yok!

Rusya ilk aşıyı buldu. Yok Çin zaten bulmuştu!

Hatta aşı, aşılıktan çıktı ABD seçimlerinde siyasi propaganda aracı oldu.

DSÖ zaten tutarsız açıklamalarıyla pandeminin en başından bu yana güven vermeyen doğruluğu şüpheli bir kurum konumundadır.

Virüs Çinli virolog Dr. Li Meng Yan ABD’ye kaçarken virüsün laboratuvarlarda üretildiğini itirafta bulunmuştur.

İtalya’da virüsten ölenler arttkça  koronovirüsün G5  teknolojinden kaynaklanan bir bakteri olduğu ve kanın pıhtılaşması sonucu insanların öldüğü söylendi.

Hatta İtalyan doktorlar bir aspirinin bu işi çözebileceğini virüsün çok tehlikeli olmadığını belirttiler. DSÖ bu fikre karşı bir cevap henüz vermemiştir.

Alman doktorlar ise “Covid -19 mevsimsel bir grip enfeksiyonudur” Merkel’i ağır eleştirerek koronovirüsün bir aldatmaca olduğunu vurgulayarak hatta birazda ileriye giderek “küresel mafyacılığın tam ortasındayız“ demişlerdir.

Bazı medya kaynakları ise virüsün, dünya nüfusunu kontrol etmek amaçlı ve bunun bir sonrası dünya insanını  kontrol etmek için chip takmak adına medya tarafından yüksek bir düzeyde felaket olarak sunulması ise oldukça ilgi görmekte. Her insana bir dijital kimlik için bunların kurgulandığı.

Kaotik bir dünya oluşturmak

Çin ABD arasındaki ticaret savaşının  bir ürünü olması

Yukarıdaki birçok örnek dünyada dolaşımda. Hangisi doğru hangisi yanlış bilemem.

Ama inandığım şey bu kadar çok bilgi üreterek biz insanlara yaşatılan yoğun  ruhi yorgunluk ve bıkkınlık.

Daha da önemlisi ise; İnsanların pandemi ile yaşarken ayrışmaları ve güvensizlemeleri

Yazının sonunda hemen hatırlatayım. Sosyal mesafe değil fiziksel mesafe kavramını kullanmak daha doğrudur.

Nice pandemisiz hürce düşünülen günlere