Aile ziyareti dolayısıyla, on gün Almanya-Berlin'de bulunduk.

Gezdik, gördük, eğlendik!
Gezdiğimiz için eğlendik, ama gördüklerimizden dolayı da hiç MUTLU OLMADIK!
Geçekten mutlu olmadık, hatta bir ara "Keşke gelmeseydim, keşke görmeseydim!" sözlerini de kullandık.
Niye mi mutlu olmadık? 
İki bölümlük bu yazıyı okuyunca siz de mutlu olmayacaksınız, en iyisi okumayın, mutluluğunuzu bozmayın.  
İlla okuyacaksınız öyle mi? Siz bilirsiniz...

***

BİZİ KANDIRMIŞLAR!
"Yeşil Bursa" demişler, biz de inanmışız, yeşilliğin böyle olduğunu sanmışız, gel gör ki, bir şehrin nasıl YEŞİL olabilecek olduğunu, Berlin'i görünce anladık.
Her sokak ve her cadde ağaçlarla donatılmış. 
Her evin önünde, ev boyunca ağaçlar. 
Tüm sokak ve caddelerdeki görüntünün nasıl olduğunu size şöyle izah edeyim; Çelik Palas Oteli’nin önünden, eski ATATÜK Stadyumu’na varana kadar görmüş olduğunuz o muhteşem güzelliği, tüm cadde ve sokaklarda düşünün.


 
Hiçbir yerde mevsimlik çiçek yok, her yer doğa, her yer doğal...
Çim ekilen bir alan yok gibi, her yer ot, ama tertip ve düzen içinde.
Bundan dolayı çimlere basma sıkıntısı, çim sulama işi yok, her şey doğal, her yer doğa...
Özellikle şu çiçek ekme, sulama, çapalama, temizleme, toplama işinin olmamasını, Alman ekonomisinin buhranına sakın yormayın.
Alman ekonomisini de buhranda sanmayın. Çünkü cari fazla veren bir ülke ile karşı karşıyayız!
Burada, sosyal adalet, hukuk, sanayileşme, ekonomi, iktisadi, ticari konularına girmeyeceğiz! 
Sadece YEŞİLLİK hususunda, Berlin'i Bursa ile mukayese edeceğiz.
 
Neden Bursa ile mukayese ediyoruz?
Son 40 yılına şahit olduğumuz için Bursa!
Bursa sevdalısı olduğumuz, Bursa'yı sevdiğimiz, Bursa'da oturduğumuz, burada kara toprağa girecek olduğumuz için Bursa!
En son 18 yıl önce gittiğimiz Berlin'de çok şeyin değişmediğini, sadece ağaçların büyüdüğünü ve yeşilliği karşısında büyülendiğimizi ifade ederek, bizim yerel yöneticilerimize mesaj vermek için bunları yazıyoruz.


***

İMAR DURUMU
Sordum, söylediler, onların kanunları da bizimkinden farklı değilmiş.
Şimdi size soruyorum, 30 yıl önceki Bursa ile şimdiki Bursa'nın en büyük farkı nedir?
Kaçak yapılar, yeşil doku üzerinde yapılan katliamlar, rantsal paylaşımlar, adı kentsel olan ama gerçeği rant olan dönüşümler!
Kaçak yapıları olmadığı gibi, kaçacak yapıları da yok!
 
Bizde, şehrin yüzde kaçı kaçak! 
Veya şöyle söyleyelim, son 30 yılda kaçak yapılaşmanın artış oranı nedir?
Bizim kaçacak yapımız var ki, kaçak yapılarımız var!
Onlarda kanun var, ama kanuna uymak mecburi olduğu için, kanuna uymak zorunda olan vatandaş var!
Aynı kanun bizde de var, ama kanuna uymazsan, yukarıdaki fotoğraf karşımıza çıkıyor.


***

BİR AĞACIN BEDELİ 3500 EURO
Bir arkadaşımızın evinin bahçesindeyiz. 
Anlattı, dinledik, adeta küçük dilimizi yuttuk!
"Aracımı bahçeye alamıyorum, çünkü şu gördüğünüz ağaç girişi engelliyor. Ağacın buradan kaldırılması için müracaat ettim, benden 3500 Euro istediler."
 
Devam ediyor;
"Düşündüm, inovasyon yaptım (!) ve ağacı kurutmaya karar verdim!"
Hayretler içinde dinliyoruz;
"Ancak, niyetimizi anladılar, şimdi her ay gelip, özel olarak bu ağacın bakımını yapıyorlar, ağacın kurumaması için büyük çaba harcıyorlar. Şimdi mecbur 3500 Euro vereceğiz, ağacın buradan kaldırılmasını isteyeceğiz."
Onlarda, cadde ve sokaklarda bulunan ağaçların bir envanteri var!
Bizde!


***


KIRŞEHİRLİ'NİN SİTEMİNE BAKIN!
Bir Türk lokantasında yemek yiyoruz. Yan masada oturan bir bey, Türkiye'den geldiğimizi anlayınca, tanıştık, hoşbeş, sohbet başladı...
Bursa'dan geldiğimizi anlayınca dedi ki;
"Her yıl Ayvalık'taki yazlığıma gidiyorum ve her yıl birkaç kez Bursa'dan geçerken, otoban çıkışında ceza yiyorum! Bu yüzden Bursa'yı sevmiyorum!"
 
Dedim ki;
"Burada en son ne zaman trafik cezası ödediniz?"
"Hatırlamıyorum, burada kurallar çok katı, burada kurallara uyuyoruz!"
Sözün belini kırdım;
"O zaman Türkiye'ye gelince niye kuduruyorsun, kurallara uysana!"
Bir yerde kanun var, uyan var!
Bir yer de kanun var, uyuyan var!
Velhasıl, uyanmamız lazım, kanunlara uymamız lazım...
(Bu yazının devamı, Cumartesi!)

***


TSE'DEN HABERLER (www.tse.org.tr)
TSE’den Hasan Polatkan Ortaokulu’na Kalite Belgesi
Hasan Polatkan Ortaokulu yapılan denetimlerin ardından Türk Standardları Enstitüsü’nden (TSE) "TS EN ISO 9001: 2015 Kalite Yönetim Sistemi Belgesi" almaya hak kazandı. Belge törenine TSE Başkanı Prof. Dr. Adem Şahin ve Okul Müdürü Cenk Çakır katıldı.
Kalitenin liderlik gerektiren bir konu olduğunu belirten TSE Başkanı Şahin, "Kalite, yapanın inanmasını gerektiren bir şeydir. Bu, yapanın kendisini geliştirerek ve iyileştirerek dinamik bir süreç olarak devam etmeli. Verdiğimiz belgenin üzerine her an bir şey katarak, sürekli bir gelişim ve dönüşüm içinde yeniliğin arkasından koşulması gerekiyor" diye konuştu.
Şahin, eğitimde geleneksel kültürün üzerine inşa edilen müfredatın ve eğitim yöntemlerinin belli bir süre sonra eskimesinin kaçınılmaz olduğuna dikkati çekerek, eğitimde ana ilkelere sadık kalınsa bile mutlaka değişmesinin icap ettiğini dile getirdi.
 
Şahin, şöyle konuştu:
"Türkiye'yi 2023'e, 2050'ye ve daha sonraki ideal geleceklere hazırlayacak olan nesilleri hangi müfredatla, hangi teçhizatla yetiştireceğimizi sorgulamak ve buna uygun olarak kendimizi geliştirmek durumundayız. Biz eğer kendimizi geliştiremezsek bize emanet edilenleri geliştirme gibi bir şansımız olmaz. Önce biz yönettiğimiz kurumları ve kendimizi geliştireceğiz ki bizim gelişmiş halimiz, bize emanet edilenleri geliştirmeye müsaade etsin. Biz birçok okula kalite yönetim belgesi verdik. Bunlardan 2'si devlet okulu. Hasan Polatkan Ortaokulu ikincisi oldu" dedi.