Ekonomik yönden problem yaşayan sanayi kuruluşlarına bankaların vermiş oldukları kredilerin varlığından haberdarız. 

Bazı sanayi kuruluşları için bu krediler, bir fırsat olarak algılanmakta ve faiz oranları da uygunsa, kredilerin belli ölçüde bir nebze nefes aldırdığını da duyuyoruz.
Ayrıca, devletimizde değişik kurum ve kuruluşlar üzerinden belli ölçüde mali destek sağlamakta, hatta bu desteklerin bir kısmı da hibe olarak sanayiciye verilmektedir.
Bu hibe destekler yapılmalı mıdır?
Elbette yapılmalıdır.
Hatta bize göre; nitelikli ve katma değeri yüksek, yüksek teknolojili ürünler üreten sanayiciye daha da çok hibe destekler verilmelidir.
Çünkü biz, bu ülkenin geleceğinin yüksek teknolojili ürünler üretmekten geçtiğini düşünüyoruz.
Bu yöntemle ithalat engellenebilir.
Bu işlemle ihracat artabilir.
Cari açığın kapanması, istihdamın artması için yüksek teknolojili ürünleri üretmek, bu sürecin de devlet tarafından yönetilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bütün bu süreçler yönetilirken dikkat edilmesi gereken bir hususu gündeme getirmek istiyoruz.
Aslında düşünce bize ait değil!
 
Bir proje kapsamında ziyaret etmiş olduğumuz Kalkınma Ajansı (BEBKA) Genel Sekreteri İsmail GERİM tarafından konu ifade edildi ve toplantıya katılan bizler de bu görüşü benimsedik ve takdir ettik.
İsmail Gerim diyor ki;
“Bankalar, kredi verdikleri sanayi kuruluşlarının ürün güvenliği ve ürün güvenirliği ile ilgili olarak hangi işlemi tesis ettiklerine dair sorgulama yapmalı, kaliteli ürünler üreten ve ürünleri ile ilgili TSE belgesi alan sanayi kuruluşlarına kredi verirken öncelik tanıyacak kriterler belirlemelidirler!”
Bize göre harika bir düşünce.
Öyle ya, kredi veriyorsunuz, kamu bankaları milletin parasını veriyor, özel bankalar ise belli teminatlar altında kredi veriyor!
Niye bu krediyi veriyorsunuz?
“Sanayi kuruluşu batsın! Bizim banka da bu kuruluşa çöksün!” anlayışındaysanız, batsın sizin bankanız da, krediniz de!..
“Sanayi kuruluşu sıkıntıdan kurtulsun, üretsin, istihdam artsın, ihraç etsin, üretimi devam etsin” anlayışındaysanız, o zaman o sanayi kuruluşunun öncelikle kalite anlayışını sorgulamalı, ürün kalitesini güvence altına alacak tedbirlerle ilgili yönlendirme yaparak, kaliteyi teşvik etmeli, kuruluşları kaliteye yönlendirmelisiniz…
Çünkü kaliteye önem vermeyene kredi verseniz de batacaktır.
Batan her sanayi kuruluşu kaybedilen bir kaledir!
Kredi ve teşvik, destek verme kriterlerinden bir tanesi de, sanayi kuruluşlarının TSE belgesi alma şartı olmalıdır.
Niye mi TSE?
Belge satmaz, millete ihanet etmez, sanayiciyi ve tüketiciyi korur…


***

EKMEĞİMİZLE OYNAMAYIN
Ayıptır, yazıktır, günahtır…
Bize saygınız yoksa, nimete saygınız olsun!
Millete sevginiz yoksa, bari işinizi sevin, biraz dikkatli olun, ne yaptığınıza bir bakın!
 
Olayı yaşayan biziz!
Fırından aldığımız ekmeğin içinden çıkan plastik türevinin ne olduğunu çok merak ediyoruz.
Balon olduğunu düşündük, eldiven parçası olduğuna karar verdik.
Aziz ve değerli fırıncı arkadaşım!
Bu fotoğrafa iyi bak!
Bir daha bak!
Gene bak!
Sonra da dön, bir de fırınına bak.
Ve gerekli tedbirleri al, gereğini yap, personelini eğit, bu fotoğrafı engelle!
Şunu yap!
TSE’ye müracaat et, fırının denetimini yaptır, eksikliklerini gör, tedbirleri al, personeline HİJYEN eğitimi aldır…
Ekmeğinle oynama!


***

MİLLİ SESİMİZ 
EGE’YE UZANACAK
Bu hafta Ege bölgesindeyiz. İzmir, Aydın, Manisa illerindeyiz. TSE’yi anlatıyor, MİLLİ SES veriyoruz…
Bu akşam, saat 20.00’de Manisa’da, Kanal 45 TV’de İsmail Aydın’ın konuğu olacağız, MİLLİ SES VER PROJESİNİ anlatacağız…