Avrasya ve Ortadoğu kavşağının tam merkezinde yer alan Anadolu ve Balkanlar jeopolitik açıdan dünyanın en stratejik bölgesidir.

Bundan dolayı ezelden beri bu bölge küresel güçlerin ilgi odağı olmuştur.

Balkanlarda himayesi altına aldıkları değişik parti ve örgütlerle oralarda güçlerini arttırma, daha fazla söz sahibi olabilme yarışındalar.

Bu planlarına bizim soydaş nüfusumuzu da kattıklarını görüyoruz.

Oysa bu bölgede asıl potansiyel bizde.

Buralarda yoğun soydaş nüfusumuz sayesinde asıl oyun kurucu bizim olmamız gerekirken başkalarının kurdukları oyunlarda sadece figüranlık yapıyoruz.

Bunun sebebi de kalıcı ve uzun vadeli stratejilerimizin olmaması.

Bu bölgelerde bütün faaliyetlerimiz kültürel ve etnik mirasımız olan camii, türbe ve benzeri yapıları onarmak ve adı sanı duyulmamış dernekler ve benzeri STK'lar aracılığı ile kitap ve kırtasiye dağıtmaktan ibaret.

Hepsi bu!

Ne strateji var, ne uzun vadeli planlama.

Kültürel mirasımıza sahip çıkmak tabi ki inanılmaz önemli.

Dinimizi, dilimizi, kültürümüzü muhafaza etmek yapılması gerekenlerdir.

Ancak burada çok daha önemli mesele var.

O bölgedeki fiziki varlığımızı, nüfusumuzu muhafaza etmek.

Öncelikli stratejik hedefimiz bu olmalı.

Zira oralarda varlığımızı istemeyen güçler bizi o bölgelerden uzaklaştırmak için değişik enstrümanlar kullanıyor.

Gerek asimilasyon, gerek geçim sıkıntısı yaratarak oralardan göç etmemizi sağlayarak nüfusumuzu yok etmek için her şeyi yapıyorlar.

Bizim odaklanmamız gereken öncelikli konu kimlik aidiyet bilincine sahip varlığımızı korumak olmalı.

Balkanlardaki nüfusumuz teminat altına alındığında kültürel varlıklarımız zaten kendiliğinden var olmaya devam edecektir.

Yoksa yok olursak senin oralarda ne camiin kalır, ne türben.

Soydaşımızı himayemiz altına alıp örgütleyerek oralarda inanılmaz bir güç olma potansiyelimiz var.

Öyle bir güç ki nükleer silahtan daha etkili.

Küresel güçler bunu yaparken bizim doğal gücümüz olan soydaşlarımıza bir türlü sahip çıkarak, onlara kılavuzluk etmeyi başaramadık.

Çünkü ne planımız var, ne stratejimiz.

Bırakın himaye edip birlik içinde tutmayı özellikle son yıllarda Balkanlarda ülke kalmadı ki soydaşlarımız üçe beşe bölünmüş durumda olmasın.

Zaten bizi o bölgeden silip atma niyetinde olan güçlerin istediği tam da bu.

Bunun temel sebebi oralarda devlet politikası değil, parti politikası uygulanmaya kalkışılmasıdır.

Sonuçlarını görüyoruz.

Bütün müttefiklerimiz ve komşu ülkelerle ihtilaf içindeyiz.

Büyük ve güçlü devletlerin dış politikalarında uzun vadeli projeksiyonları, yani devlet politikaları vardır.

İktidara kim gelirse gelsin bu politikalar genel hatlarıyla devam ettirilir.

Her gelen istediği gibi radikal değişiklikler yapamaz.

Ülke çıkarlarını ilgilendiren bu stratejileri sadık kaldıkları için büyük devletler büyük devlettir.

Aksini iddia edenler olabilir ama sonuçlara bakmak lazım.

Tablo ortada.

Bu konularda ilgili yerlere sözlü olarak da, yazılı olarak da ta 15 yıl önce, 2006 yılında raporlar sunmuştuk.

"Sorun tespitleri" ve "çözüm önerileri" başlıkları altında 2 bölümden oluşan.

..Ve o gün yaptığımız uyarılar günümüzde aynen yaşandığına şahit oluyoruz.

Bu konularda ayrıntıları haftaya paylaşırız.