Büyük devletleri büyük devlet ve küresel güç yapan en önemli unsurlardan biri dış politikalarındaki devamlılık ve istikrardır.

Oralarda on, hatta yüz yıl sonrası için stratejiler geliştirilip, planlamalar yapılır.

İktidarlar değişse de planlanan politikalara sadık kalınarak uygulanmaya aynen devam edilir.

Bundan dolayı bu devletler büyüktür ve küresel arenada söz sahibi ve oyun kurucudur.

İstikrarlı ve devamlılığı olan, uzun vadeli projeksiyonu olan politikalarınız yoksa bu oyun kurucuların arasında yer almanız mümkün değildir.

Ülke olarak son yıllarda dış politikada peş peşe yaşadığımız sıkıntıları, bölgemizin en önemli gücü olmamıza rağmen ve hemen yanı başımızda cereyan eden olaylar birinci derecede bizi ilgilendirmesine rağmen, oyun kurucuların arasında değil de ancak başkalarının kurduğu oyunlara figüran olarak yer almamızın temel sebebi dış politikada devlet politikaları değil parti politikaları uygulanmaya kalkışılmasındandır.

Bu duruma, ilgili kurumlarda görev yapan deneyimli, bilgili ve birikimli kadroların değiştirilmesi de eklenince önümüze bu tablonun çıkması kaçınılmaz olmuştur.

Dış politikada yaşanan olumsuzluklardan Balkanlar da nasibini almıştır.

Oysa o coğrafya ülkemiz için en stratejik bölgedir.

Bu bölge gelişmiş dünyaya açılan penceredir.

Bu bölge ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak yolun köprüsüdür.

Mutlaka Ortadoğu da önemlidir ama bu bataklıkta sarf edilen zaman ve eforun, üstelik oradaki dengeler ve müdahil olan küresel güçler açısından alınacak şüpheli sonuç ortadayken, en azından aynı gayret, ki bize göre çok daha fazlası olması gerek, Balkanlara ayrılsa çok daha etkili sonuçlar alınır.

Oralarla ilgili geliştirilmiş stratejilerimiz ve eylem planlarımız olmadığından son yıllarda yaşananlar bu durumun kaçınılmaz yansıması olmuştur.

Nasıl olsun ki?

İlgili kurumlarda, Balkanlarla ilgili birimlerde, soydaşımızın sıkıntılarını, dertlerini, onların yaşam biçimini, kültürünü tanımayan,oralarla alakası olmayan kişiler görevlendirilirse ortaya çıkan sonuç da kaçınılmaz olacaktır.

Yıllarca STK'larımız, oralarla ilgili esaslı kalıcı ve istikrarlı politikalar üretilemezse, bundan öte oraları bilen donanımlı kişiler görevlendirilmezse sıkıntıların çıkacağı konusunda defalarca uyarılarda bulunmuşlardır.

Bu uyarılar dikkate alınsaydı bu sorunların hiçbiri yaşanmayabilirdi.

17/25 Aralık operasyonlarına kadar Balkan politikaları tamamen FETÖ’nün güdümündeydi.

Bundan dolayı oralarda oluşturdukları yapılanmaları hâlâ çok güçlü.

Balkanlarla alakalı esaslı stratejiler geliştirilemediği için, ilişkiler kurumsal olarak değil, daha çok kişisel bağlantılar üzerinden yürütülmekte.

Bu tür ilişkilerde de ister istemez çıkar münasebetleri kurulur ve ilişkiler sağlıklı politikalar üzerinden değil, halktan ve onların beklentilerinden uzak çıkar odaklarının menfaatleri gözeterek yürütülmeye başlanır.

Bu durum da üst makamlara, oradaki gelişmelerle ilgili verilen brifinglerde bazı şeyleri ilk defa duyduklarını ifade etmelerinden açıkça anlaşılmakta.

Neyse ki artık ilişkiler kişiler üzerinden değil olması gerektiği gibi kurumsal mekanizmalar üzerinden yürümesi için gerekli adımlar atılacaktır.

Son günlerde gündemde olan beka meselesi asıl buralarda saklıdır.

Bir ülkenin bekasının korunması öncelikle sınırlarının ötesinde başlar.

Bundan dolayıdır ki ABD gibi küresel güçler sınırlarının binlerce kilometre ötesinde ulusal güvenliklerini ilgilendiren konularda operasyonlar yapmakta.

Bekanın korunması öncelikle Misak-ı Milli sınırlarından başlar.