Geçtiğimiz hafta sonu Görükle'de Bal-Göç ve Nilüfer Belediyesi
işbirliği ile geleneksel Balkan Panayırı yapıldı.
Bu yılki panayır bu güne kadar gerçekleştirilen en coşkulu ve yoğun katılımlı etkinlik olarak  kayıtlara geçti.
Öncelikle bu organizasyonu düzenleyenleri kutlamak lazım.
İzdiham derecesine varan katılıma rağmen en ufak bir aksaklık
yaşanmadan sona eren bir organizasyona imza attıkları için.
Katılımın öncekilerine göre çok daha büyük olmasının birçok sebebi vardı.
Ama en önemli sebep kuşkusuz bu panayır  ve soydaşlarımız hakkında birkaç ay önce sözde köşe yazarının birinin haddini aşan yorumlarda bulunmasıdır.
Camiamız hakkında son derece çirkin ve asılsız ithamlarda bulunan bu zat'ın yazdıklarına cevap olmuştur bir yerde bu yoğun katılım.
Yok her yerde içki içiliyormuş da, bilmem ne oluyormuş da…
Sanki oraya giden herkes oluk oluk içki içiyormuş gibi.
İçeni de var, içmeyeni de.
Eğelenmeye gideni de var, eş dost arkadaşları ile görüşmeye gideni de…
Evet, bize göre de içki içilmesi doğru değil.
Keşke içilmese ki dinimiz de içkiyi haram kılmıştır.
Ama bize düşen ancak bunun haram olduğunu söylemektir.
Herkes tercihini kendi yapar.
Sırf içki içiyor diye insanları kimse yargılayamaz.
Hırsızlık, sapkınlık, kul hakkı yemek; içki içmekten misli misli daha ağır günahlardır.
Bunları görmeyeceksiniz insanların yemesine içmesine karışacaksınız öyle mi?
Sonuç olarak bu Balkan panayırı ile camiamız müthiş bir sınav vermiş
ve bu sınavdan  başarılı şekilde çıkmıştır ki, özellikle yapılan çirkin ithamlardan  sonra bu yılki panayırın önemi daha da büyüktü.
Bu  panayır başka önemli bir şeyi de gösterdi:
Balkan insanı yemesini de, içmesini de, oturmasını da, kalkmasını da çok iyi bildiğini göstermiştir.
On binlerce kişinin katıldığı etkinlikte tek bir asayiş olayının yaşanmaması, çevreye, tek bir işletmeye veya meskene zarar verilmemesi, etkinlikten sonra oraları hayvan barınağı gibi çöp yığını şeklinde değil, medeni insanlara yakışan şekilde bırakmaları insanımızın farklılığını ortaya koymuştur.
Kendini bilmez bazı kişilerin yazdıklarına rağmen insanımızın bu ülke için nasıl bir katma değer olduğunu herkese göstermişlerdir.
Bu kişilere tavsiyemiz soydaşlarımız hakkında bir şeyler söylerken kırk defa düşünmeleridir.
Bu yaklaşımlara devam ettikleri takdirde bu camia onların anladıkları dilde cevap vermesini de bilir.
Ki "demir perde" rejiminin sonunu getiren ve Berlin duvarının
yıkılması ile sonuçlanan süreç tam da bu Bulgaristan Türkü’nün
ateşlediği kıvılcım ile başlamıştır.
Bundan dolayı ikide bir çıkıp bu insanımızın sabrını kimse sınamaya kalkmasın.
Haddini bilerek konuşmaları kendi yararınadır.
Diğer yandan yoğun katılım camiamızın potansiyelini de ortaya koymuştur.
Bu camia artık bu muazzam gücünü karar vericilerin arasında yer almak için kanalize etmeyi başarmalı.
Bunu başardığında ülkemiz için katma değeri çok daha fazla olacaktır ki, bu camiada bunu başaracak güç  fazlasıyla da vardır.
Camiamızda sadece yerelde değil, gerek yetişmiş, bilgili donanımlı kadrolar, gerek demografik potansiyel olarak bu ülkeyi yönetebilecek kudret mevcuttur