Türkiye’de 1964 yılından beri Mart ayının son haftası ‘Kütüphaneler Haftası’ olarak kutlanır.

Kütüphaneler Haftası'nın amacı okuma alışkanlığını geliştirmek, kitap sevgisini artırmak, kitaplardan daha çok faydalanılmasını sağlamak, kütüphanelerde uyulması gereken kuralları öğretmek ve halkı kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirmek.

Önemli olan süslü ve donanımlı kütüphaneler değil elbet.

Amaç okumak araştırmak ve daha çok bilgi sahibi olmaktır.

Eskiden kütüphaneler öğrencilerin vazgeçilmeziydi. Özelikle verilen ödevleri yapmak için.

Gelişen teknoloji ile bilgiye ulaşma kolaylaştı. Bunun olumlu ve olumsuz yönlerini de beraberinde getirdi.

Kolaylaşan ulaşım ile maalesef okuma alışkanlıkları azaldı.

Sabit kütüphanelerin yerini ayaklı kütüphaneler,  gezici kütüphaneler, dijital kütüphaneler, özel kütüphaneler, okul kütüphaneleri ve kişisel kütüphaneler alsa da okuma oranında artış sağlanamadı.

Dünyada ve Türkiye’de kitap sektörü hızla büyüyor. Kitap sayılılarına her geçen gün yenisi ekleniyor.

İstatistikler kitap satışına göre kitap okuma oranının düşük olduğunu söylüyor.

Alınan yada dağıtılan kitaplar maalesef raflarda, vitrinlerde süs olarak duruyor.

Bazı okullar, belediyeler ve kurumlar ‘Kütüphaneler Haftası’ etkinlikleri yapıyor. Güzel de yapıyorlar, özendirme ve teşvikler de var ama yine de olmuyor... İstenilen sonuç elde edilemiyor

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) önceki yıl yayınladığı verilere göre, Türkiye'de kitap okumaya kişi başına ayrılan süre günde yalnızca bir dakika.

Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat... Muhtemelen 2017 yılı rakamları daha da iç karartıcıdır.

Televizyon karşısında ve internette geçirilen sürenin son yıllarda hızla artması ve mobil cihaz kullanımının da yaygınlaşmasıyla kitap ve gazete okuma alışkanlıklarıbüyük bir ölçüde azaldı.

Okullarda verilen ödevlerin internetten indirilmesi, eğlence yerlerinin çoğalması ve çevre faktörleri gibi birçok sebep yazabiliriz.

Sonuçta okumalıyız. Bunu nasıl başarabiliriz, cevabını bulmamız gerekiyor.

Bunda öncelikle eğitim kurumlarına, ailelere çok iş düşüyor.

İster roman okuyun, ister fikir kitaplarını okuyun, ister mesleki kitapları okuyun ama mutlaka okuyun.

                        ***

Belki kitaplara yönelik şu özlü sözleri hatırlattığımızda hazineye dönüş yolu açmada bizim de bir nebze katkımız olabilir...

Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır.

Kitaplardan insanı tanıdım.

Kitapları seviyor musunuz öyleyse hayatınız boyunca mutlu olacaksınız demektir.

Okuyarak dünyamızı, tarihimizi ve kendimizi keşfederiz.

Süratli okuma hakkında bir kursa gittim ve Savaş ve Barış’ı 20 dakikada okumayı başardım.

Bazı kitapların tadına bakılmalıdır. Diğerleri yutulmalıdır ve çok azıda çiğnenip hazmedilmelidir

Bilge kişiler hayatın dertlerine çareyi kitaplardan bulurlar.

Bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürebilir.

Bir tek kitap yazmak için yarım kitaplık eser okunmalıdır.

Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla ölçülür.

Kitaplar insanların yolunu aydınlatır.

Kitap aklın ilacıdır.

Mümkün olsaydı her karış toprağa buğday eker gibi kitap ekerdim.

Kitapsız yaşam kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.

Kitaplar hiç solmayacak bitkilerdir.

Kitapların yakıldığı yerde insanlar da yakılır.

Yedi eski kitap kafa kafaya verirse, mutlaka bir yenisi doğar.

Size en çok yardım eden kitaplar, sizi en çok düşündüren kitaplardır.

Kitapları iki gruba ayırmak mümkündür: Günün kitapları ve her zamanın kitapları.

Kitapsız büyüyen çocuk, susuz büyüyen ağaca benzer.

Dinimizin ilk emri ‘Oku!

Okumanın önemini okudukça anlarsınız. Okumanın yaşı yoktur. Mutlaka Kur’an-ı Kerim'in mealini okumayı ihmal etmemeliyiz.