Hayır hasenat ayında olmamıza rağmen günümüz yardımseverlerinin bu zamanda dikkatli olması gerekli. Malum şu anda ramazan ayı, herkesin fitre ve zekatlarını vermesi şart.

Çevremizde bildiğimiz, gördüğümüz ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımları yapmak dini görevlerimiz arasında.
“Merhametten maraz doğar” sözünü dikkate alarak verdiğimiz yardımların nereye gittiğini ya da gerçek sahiplerini bulup bulmadığını bilmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Bunu yazarken yaşanmış bir hikaye geldi aklıma.
Kuyumcu dükkanına nur yüzlü, şeyh kılıklı, yaşlı bir ihtiyar girer ve kuyumcuya “Ben senin sevabınım.” Kuyumcu önce inanmaz, “Bir sevabın böyle görüneceğini hiç düşünmemiştim” derken içeri genç bir çift girer. Kuyumcuya altın siparişi verir ve gidip yaşlı adamın kucağına oturur. Kuyumcu şaşırır, “Neden başka yere oturmayıp oraya oturdunuz?” diye sorduğunda genç kadın şaşkınlıkla “Siz iyi misiniz burada kimse yok.” 
Kuyumcu şaşkın ve utanmış olarak çiftin siparişini verip gönderir. Yaşlı adam kuyumcuya “Beni senden başka kimse göremez ve ancak salih ve iyiler görür”
Kuyumcuya yine başka bir çift daha girer. Aynı hikaye tekrarlanır. Yaşlı adam kuyumcuya “Rızkının artması için bu mendili yüzüne sür” der.
Kuyumcu eterli mendili koklar koklamaz orada bayılır. Yaşlı adam ve ekibi para ve altınları oradan alarak kaçarlar.
Buna benzer akla hayale gelmeyen, bitmek tükenmek bilmeyen hırsızlık hikayeleri, aldatmalar, kandırmalar, ikna yetenekleri de kabiliyetleri de o kadar etkili ki sanki o anda hipnoz edilmiş gibi inanıyorsunuz. Kimsenin etkisinde kalmadan ve kanmadan içimizden geleni, hislerimize inanarak yardımlarımızı yapmak, iyilikte bulunmak her şeyden önce insanlık vazifemizdir. Sadece yardıma muhtaç, ihtiyaç sahiplerini değil, aç, susuz gezen sokak hayvanlarını da düşünüp, evlerimizde kalan yemek artıklarını ayrı bir poşete koyarak onlara verelim.
En güzel hayırlara, sevaplara erelim. 
Her şey herkesin gönlünce olsun 
Saygılar