Alinur Aktaş ile tanışlığımız eskiye dayanmasa geçtiğimiz gün kendisine yaptığımız hayırlı olsun ziyareti için yapacağım yorum, “Özgüvenin bu kadarı da acaba fazla mı” olacaktı.

İnegöl’deki görevi zamanındaki özgüvenini aynen Bursa’da devam ettirmesi bana göre sürpriz olmadı ama tanımayanlar için aynı şeyi söyleyemem…

Kimseye eyvallahı olmayan tavrı,

Ki bu yanlış anlaşılmasın

Söylemek istediğim kimseye veremeyeceği hesabının olmaması

Ya da bardağın öbür tarafından baktığımızda yaptıklarının hesabını verecek cesarette olması onun elini öylesine rahatlatıyor ki…

Yani Aktaş, şunu diyor kısaca: “Ben göreve Sayın Cumhurbaşkanımızdan aldım. Hesabı da Bursalılar adına ona veririm…

Bunun ötesinde Bursa’da kimseyle eyleşecek, lak lak yapacak, tırı vırı edecek, acabalı dedirtecek akçeli işlerle işim olmaz…

En kötüsü başkanlık yapmam kendi işime dönerim, Amma velakin Alinur Aktaş’ın şahsında da kul hakkı geçecek bir duruma da neden olmam. Bu da bana yeter…”

Bu biraz da özel sektörden yetişen bir insan olmanın ticaret erbaplığının, hesap kitap bilmenin kendisine verdiği bir özgüven… Tabi ki öbür dünya hesabına inanan bir şahsiyetin tavrı…

Dün manşetimizi “Bursa’da kıyametler kopacak” başlığıyla attık

Bu cümle her babayiğidin söyleyeceği söz değil…

Bursa ve Bursalılar adına nasırına basılacak kişiler

benden size hatırlatması…

Eteklerinizdeki taşları bir an önce dökün,

Alinur Başkan sizi hesaba çekmeden siz kendinizi hesaba çekin…

Yoksa o kıyametin tecellisinde ateş öncelikle size dokunacaktır ve o zaman sakın da hayıflanmayın…

Çünkü hak ettiniz…

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin babanızın çiftliği olmadığını bu şehrin insanına ait olduğunu hatırlatacak bir başkan var görevde…

Allah utandırmasın…  Başkan bu yazdıklarımı bana yalatacak icraatlarda bulunursan bil ki iki elim yakandadır…

‘Ağır abi’lik o kadar kolay değil…