"Bir hayalim var;

Bütün vatandaşlarımızın ay yıldızlı bayrağın altında şerefle yaşadığı, bir TÜRKİYE hayal ediyorum.

Bir hayalim var;

Başını örtenle açanın aynı üniversitede yasaksız, kavgasız kardeşçe yaşadığı bir ülke hayal ediyorum. Bir hayalim var; Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni ayrımı olmadan.

Zengin, fakir, yoksul ayrıcalığı görülmeden imtiyazsız, sınırsız kaynaşmış bir TÜRKİYE istiyorum. Kısacası Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar kaynaşmış güçlü bir TÜRK dünyası hayal ediyorum.

Hayal diyorum, Hayal ediyorum".

Evet sevgili dostlar; Ne güzel hayal... Hepimizde olması gereken hedeflerden biri.

İnşallah bu hayaller en kısa zamanda gerçek olur. Haaa bu hayaller kime ait diyecek olursanız geçtiğimiz günlerde 8. ölüm yıldönümünde yad ettiğimiz merhum Muhsin Yazıcıoğlu...

 Sivil bir anayasa istiyordu, başkanlık sistemi istiyordu merhum başkan…

Bunların ilk temeli 16 Nisan’da atılacak sayın başkanım…

Umuyorum ve diliyorum en kısa zamanda fazlası ile sizin ve bizlerin de hayali gerçek olur…

55 yaşında 25 Mart 2009 tarihinde ve aynı zamanda Türk Ocakları’nın kuruluşunun 97 yılında (25 Mart 1912)şüpheli bir helikopter kazasında kahraman ve sevilen lider Kahramanmaraş’ta hayatını kaybetti. Aradan 8 yıl geçti tam 2 bin 922 gün…

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı,  3 dönem TBMM Sivas milletvekilliği yaptı. Büyük Birlik Partisi'nin kurucusu ve ilk genel başkanıdır Muhsin Yazıcıoğlu...

Ülkene bu kadar sevdalı olmak ve bu sevda uğuruna ölebilmeyi şiar kabul edebilmek...

Sonsuzluğun sahibine ulaşmayı bu kadar gönülden istemek O kadar kolay olmasa gerek sevgili dostlar...

8 yıl önce aramızdan ayrılan ama ayrılık sebebi bir helikopter kazasının ötesinde çok daha başka anlamlar yüklenen merhum Muhsin Yazıcıoğlu...

Gerektiğinde bir telefon sinyaliyle ne cinayetler çözülüyor ama Yazıcıoğlu’nun vefatı hala bir sır kapısı gibi karşımızda duruyor...

Davasının gücünü Kuran-ı Kerim ve sünnetten alan, milletin değerleriyle örtüşen bir zihniyet, siyasi anlayış ve felsefesini, insani ilişkilerini, eylemlerini ve aksiyon anlayışını bu çerçevede istikrarlı bir şekilde sürdürebilmiş ender bir dava ve siyaset adamıydı.

’Millet varsa biz varız’ düsturuyla da kendisini ait olmaktan şeref duyduğu büyük Türk milleti adına feda olmayı göze alan bir lider, bir yiğit, bir Türkmen delikanlısıydı…

Bir insan için bu sözleri trilyonlar verseniz söyletemezsiniz... Zaten önemli olan da baki kubbede bir hoş seda bırakabilmek ise Yazıcıoğlu Türk İslam ülküsü adına bu sedayı bırakmıştır...

Sekiz yıldır her mart ayının son haftası geldiğinde Muhsin Yazıcıoğlu ismi bir başka türlü anılmaya başlanır... Başka anılar, başka dosyalar, başka iddialar ancak bir türlü sonuca varılamadı.

Acıları yazmak kolay değil yazmamak ise daha zor. Cevabını arayan nice sorular, nedenler, ne zaman ve nasıllar uzar… Bu halka uzar da gider...

Umuyorum ve diliyorum en kısa zamanda bütün açıklığıyla sır perdesi aralanır ve gerçekler ortaya çıkar…

‘Zulüm Azrail olsa da hep Hakkı tutacağım. Mukaddes, davalarda ölüm bile güzeldir’ derdi... 

Allah (c.c.) gani gani rahmet eylesin Muhsin Yazıcıoğlu Başkan’a...

Ruhu şad, mekânı cennet olsun…