24 Kasım 1934’te Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülen Ayasofya-i Kebir Camii 30.887 günlük hasret önce Danıştay kararı, sonrasında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin yayınlanmasıyla sona erdi.

Uzun yıllar müzeye çevrilmiş olması birçok şaire, ozana ilham kaynağı olan muhafazakar kesim için çok önemli olmasına rağmen maalesef 86 küsur yıl bekledi Ayasofya...

Necip Fazıl Kısakürek bu konuya zamanında neredeyse gövdesini koymuş bir değer ve şöyle söylemiş kendi döneminde;

“Ayasofya açılmalıdır..

Türk'ün kapanış bahtıyla beraber açılmalıdır,

Yalnız manayı anlasak yalnız onu yerine getirebilsek

Ayasofya'nın kapıları sabır taşı gibi çatlar kendi kendisine açılır.

Kendi öz evimizde ruh ve mukaddesat odamız Ayasofya budur!

Ayasofya ne taş, ne çizgi, ne renk, ne hacim ne de bunların madde senfonisi sadece mana yalnız mana…

Ayasofya bir mananın zıt manaya taarruz ve onun zebun edişinin bütün dünyada eşi olmayan abidesidir.

Yeryüzünde çok klişe camiye ve nice cami klişeye çevrilmiştir ama böylesi tarihi şartları bakımından tektir.

Fatih Sultan Mehmed Han bu hikmeti sezdi ve Ayasofya'yı İstanbul gibi misilsiz bir mahfazanın içinde güneş çapında bir pırlanta gibi zapt ve fethetti.

Ayasofya açılacak!

Aziz bir kitap gibi açılacak!”

Yıllar öncesinden bugünleri gören değerli üstada tekrardan Allah’tan Rahmet diliyorum. Çok önemli, özel günlerden geçtiğimiz şu tarihi günleri yaşayan bütün insanlarımıza, bütün İslam alemine ve insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum, bu açılışta elbette Sayın Cumhurbaşkanımızın da katkısı tartışılmaz, nasıl 24 Kasım 1934 hüzünle 86 yıldır anılıyorsa, 10 Temmuz 2020’de olumlu anlamda, verdiği mutluluk nedeniyle asla unutulmayacaktır.