Sizlere yine bir pazar hikayesi aktaracağım… Keyifle okuyacağınıza inanıyorum.

Bulunduğu yerde iş imkânı yoksa nasibini aramak, para kazanmak için gurbet yolu gözükür insana.

İşte köyünde iş imkânı bulamayan yeni evlenmiş olan kahramanımızın hikayesidir bu.

Kahramanımız yıllarca çalışmış, sonunda memleketine dönme zamanı gelmiş. Bu çalışma sürecinde toplam 3 bin akçe biriktirmiş ve evinin yolunu tutmuş.

Memleketine doğru giderken yolu büyük bir şehirden geçmiş. Yolda yürürken köşe başında birisi “Bir nasihat bin akçe, bir nasihat bin akçe” diye bağırıyormuş.

Adam düşünmüş, “Nasıl olur, bir nasihati bin akçeye satarlar, ben yıllarca çalıştım ve sadece 3 bin akçe biriktirdim.”

Bu işe pek aklı ermemiş ama merak işte.

Duramamış ve adama bin akçe vererek o nasihati satın almış. Nasihat “Kaderde ne var ise o çıkar” olmuş.

İlerde yine köşe başında başka bir adam bağırıyormuş “Bir nasihat bin akçe” diye. Adam yine dayanamamış bin akçe de o adama vermiş ve ikinci nasihati de satın almış.

İkinci nasihat da, “Gönül kimi severse güzel odur” olmuş.

Tam şehrin çıkışında yine köşe başında bir adam bir nasihati bin akçeye satıyor. Adam bir parasına bakmış, bir de nasihati satan şahsa, dayanamamış ve kalan son akçesiyle de o nasihati satın almış.

Son nasihat de “Hiçbir iş aceleye gelmez” olmuş.

Elinde 3 nasihat, beş parasız memleketine doğru yol almış. Zaman zaman yaptığına üzülmüş ama her seferinde de kendi kendine “Vardır bir hikmeti” demiş…

Nasihatleri almış ancak parasız kalan adam çaresizce yoluna devam etmiş.

Şehrin çıkışında büyük bir topluluk ile karşılaşmış. Topluluk telaş içindeymiş. Yaklaşmış ve oradakilerden birine neler olduğunu sormuş. Oradan birisi açıklamış, demiş ki:

“Burada şehrin tüm su ihtiyacını karşılayan bir kuyu var, ama kuyunun içinde de canavar var.

Canavar suyu tutmuş, göndermiyor. Aşağıya kim indiyse bir türlü çıkamadı. Şimdi herkes korkuyor aşağı inmeye.”

Adam düşünmüş ve ilk satın aldığı nasihat aklına gelmiş. “Kaderde ne var ise o çıkar.” Aşağı inmeye karar vermiş.

Aslında bu nasihatleri herkes bilir ama uygulayabilmemiz için belli bir bedel ödememiz gerekiyor. İnince canavar hemen yakalamış ve yerine götürmüş.

Demiş ki:

“Buraya gelenlerin hepsine bir soru sordum ve bilemediler. Eğer sen bilirsen seni serbest bırakırım.”

Bir dizine sarışın ve dünya güzeli bir kadın, diğer dizine de kurbağa koymuş ve “Söyle bakalım hangisi güzel?” demiş.

Adam düşünürken aklına ikinci aldığı nasihat gelmiş ve “Gönül kimi severse güzel odur” demiş. Bu cevap canavarın çok hoşuna gitmiş. Zira canavar, kurbağanın gözlerine aşıkmış. Adamı salmış ve suyu bırakmış.

Almışlar adamı krala götürmüşler ve ağırlığınca altın vermişler.

Adamımız yoluna devam etmiş ve nihayet evine varmış. Evinin camından içeri bakmış. Bir de ne görsün; hanımı genç biri ile diz dize göz göze oturuyor. Hemen kılıcını çekmiş ve tam içeri girerken üçüncü nasihat aklına gelmiş

“Hiçbir iş aceleye gelmez.” Kılıcını yerine koymuş ve içeri girmiş.

Hoş beşten sonra hanımına o genci sormuş. Kadın da, “Bey sen gittiğinde ben hamileydim ve bir oğlumuz oldu. Bu genç senin oğlun” demiş.

Hepimiz zaman zaman fotoğrafın bir kısmına bakarak ya da sağdan soldan duyumlarla ve soruşturmadan karar veririz. Bazen telafisi olmayan yola gireriz.

Bazen paradan daha kıymetlidir nasihat.

Hele nasihati uygulayıp musibetten uzaklaşmışsa ne mutlu o insanlara…

Genelde verilen öğütler ve nasihatler ne hikmetse kulak ardı edilir. Önemsiz gibi gözüken bu nasihatler aslında o kadar değerli ki o an farkına varamayız.

Çoğu zaman aile büyüklerimiz, hocalarımız, gerçek dostlarımız bizleri uyarsa da bunu kendimiz tecrübe etmek istiyoruz. Sonra da bizler de edindiğimiz acı tecrübeleri yakınlarımıza aktarırız. Bu zincir böyle devam eder.

Az bir kısım da olsa dinler ve uygular ancak çoğunluk bunu kulak ardı eder ve onlarda büyük bedeller ödeyerek kendileri tecrübe eder.

Asla acele karar vermeyin. Fotoğrafın bir kısmına bakıp karar verirseniz eleştirdiğiniz kişilerden farkınız kalmaz. Şöyle yaşadıklarınızı süzgeçten geçirin haklı olduğumu göreceksiniz...