Ülke olarak yeni tip koronavirüsle tanışmamızın ve mücadele etmemizin 126. günü.

15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün 1461. günü.

İşyerimizin ‘kapanış’ töreninin 1505. günü.

1 Haziran 2016 günü, yani darbeden 44 gün önce demiştik

'Bir nefes', 'bir dilim ekmek' sloganı ile iletişimdeki engelleri kaldırma adına dünya ile iletişime geçmek üzere buradayız. Binlerce insanın ekmeğinden olma mücadelesi ve hak ile halk adına buradayız. Binlerce masum insan işsiz kaldı, daha doğrusu onları aşından ve ekmeğinden ettiler.”

“Yani gelecek var. Yani siz ve biz varız. ‘Birlikte konuşan Türkiye'ye kavuşacağız. Bunu birlikte başaracağız’ dediniz ve halkımıza taahhüt ettiniz. Biz de size inandık ve varız dedik! Biz ve bizim gibi yaklaşık bin 555 iletişim merkezi hedeflerinizi hedefimiz bilerek gece gündüz çalıştık. Hep birlikte enkazlardan yepyeni bir eser meydana getirdik.

Ancak bütün bunların iş bilmemeyi iş edinenler tarafından yok sayılabileceğini hiç düşünmedik. İçinde bilim ve iletişim bulunan bilişim dünyasında ben yaptım oldu ile ayakta kalınamayacağı bilinirken bu hayırlı yolda engel olmayı amaç edinen hayırsızların çizdiği resimde yaklaşık bin 555 mağdur insan profili vardır…” demiştik o zaman.

Ancak sesimizi duyması gerekenler ve o günün bazı ilgili makamları da üç maymunu oynarken, 2016 yılında feryadımız duyulmadı ve ölü taklidi yaptılar.

Biz kendi tarafımızdan konuya noktayı koyduk.

Bize zulüm edenleri Allah’a havale ettik...

Ancak 15 Temmuz öncesi ve sonrasını daha iyi anlamak adına ülkenin yararına, umuyor ve diliyorum ki elbet bir gün, Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanı Prof Dr. Fahrettin Altun, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ve final olarak da tensip görürlerse Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bizi dinlemeleri, 15 Temmuz öncesi ve sonrasının esrarı için yararlı olacağı kanaatindeyim...

15 Temmuz’un 4. yıl dönümünde, dünü, bugünü ve yarını çok iyi okumamız ve mağdurları dinlememiz gerekiyor.

Çünkü 15 Temmuz deyince darbe değil, darbecilere karşı kanla ve canla püskürtülmüş bir milli mücadele gelir aklımıza.

251 vatandaşımızı bir gecede kaybetmenin hüznünü tekrar yaşarken, diğer taraftan da dünyada eşine az rastlanır milli ve yerli bir mücadele aklımıza gelir.

2 bin 196 gazi ve arkalarında bıraktıkları nice acı, nice gözyaşı, nice dul, yetim, öksüz ve evladını kaybetmiş anne ve babalar aklımıza gelir.

Demokrasi mücadelesinin unutulmaz destanı aklımıza gelir.

Boğaziçi Köprüsü’nün hain darbeciler tarafından kapandığı aklımıza gelir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cesareti ve liderliğini zafere dönüştürdüğü gece aklımıza gelir.

Bazı kriptocuların deşifre edildiği aklımıza gelir.

Türkiye Büyük Millet Meclis’inin bombalandığı aklımıza gelir.

Bazı kriptocuların ise hala iş başında olduğu aklımıza gelir.

Devlet desteği ve imkânları ile köşeleri kapanların karanlık güçlerle nasıl işbirliği içinde oldukları aklımıza gelir.

TRT’de zorla darbe bildirisinin okunması aklımıza gelir.

Ömer Halisdemir aklımıza gelir.

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, anma etkinliklerinde birçok yönüyle ele alınacak ve anılacak.

O karanlık gecenin öncesi ve sonrası için aklımıza o kadar çok şey geliyor ki...

Bu millet asla hainleri unutmayacak ve onlara hiçbir vakit geçit vermeyecektir.

Allah (c.c.) birlik ve beraberliğimizi daim etsin.

Bizleri vatansız, bayraksız ve ezansız bırakmasın…

Tüm şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Mekânları cennet, ruhları şad olsun.

Yaşayan tüm gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum.

Selam, dua ve saygıyla...