Ne kadar sevilirse sevilsin bir türlü onarılmayan yürekler… Hayatına sahip çıkamayan kadınlar, hatta azınlıkta da olsa erkekler…
Sürüye uyum sağlayamayan, ancak sürüden ayrılmaya korktuğu için sürüde kalan koyunlar gibiler sanki…
Sırtını bir çobana dayamanın verdiği rahatlık!..
Zaman zaman sürüden uzaklaşmayı denerler bazıları ama çok uzağa gidemezler...
Çobanın kavalıyla çaldığı melodi hiç değişmez, hep aynıdır...
Bazılarının haklı sebebi vardır ve çobana itaat etmekten başka şansları yoktur.
Ama çobansız yaşayabilme şansı olmasına rağmen o sürüde kalan ve mutlu rolü yapan kadınlar…
Kızmak mı gerek, acımak mı bilemiyorum aslında.
Toplum baskısı, güven sorunu, vicdan belki de bunun sebebi… Ya da tembellik, kurnazlık…
Rahmetli babaannemin bir lafı geldi aklıma "kümes kadar evin horoz kadar kocan olacak bu dünyada" derdi hep.
Ne de olsa babaanne sözü bu eskide kaldı tabii ama hâlâ kümeste olmanın güvenini sevenler var…
Bu yüzdendir ki kendi kümesinden çıkmadan, etraf kümesleri ziyarete giden tavuk ve horoz sayısı çoğaldı.
Ve bundandır ki… Olduğu gibi görünen! Az, öz ama yürekten, can-ı gönülden olan duygular kalmadı!..
Ne kümese gelen yemin tadı kaldı ne de tavuğun yumurtladığı yumurtanın o eski lezzeti…
Vakitsiz öten horozlar ve sürekli gıdaklayan tavuklarla dolu lüks kümesler...
Yaşam ve yaşama hakkınızın hakkını verin, siz hayatınıza sahip çıkarsanız, ne sürüden ayrılınca kurt kapar ne de kümessiz kalırsınız!..
Uyanın artık horoz ötmedi ama sabah oldu!
Rüyalarınızı gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.
Çözüm sadece kendine kendin olma şansını vermekte…