Ülkemizde uzun yıllardır süregelen “sentetik” bir “Kürt Sorunu” yaşıyoruz. ABD, AB ve NATO tarafından “terörist organizasyon” ilan edilen PKK, 27 Kasım 1978'de kurulmasının ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri ile küçük çatışmalarla kendini gösterdi.

15 Ağustos 1984 yılında PKK'nın “Kürt ayaklanmasını” ilan etmesiyle başlayan çatışmalar, yoğunlukla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde olmak üzere günümüze kadar sürüp geldi. 30 küsur yıldır süregelen PKK Terörü çatışmalarında 40-100 bin arasında can kaybı meydana gelirken, ülke ekonomisi de yaklaşık 300-45 milyar dolar zara uğradı.

1 Eylül 1999'da PKK'nın tek taraflı ateşkes ilan etti.

1 Haziran 2004'te PKK'nın ateşkesi sonlandırdı.

2011 yazından sonra çatışmalar, daha da şiddetlendi.

Irak Kürdistan'ındaki PKK'nın varlığına belirli aralıklarla hava ve kara harekâtı düzenledi.

28 Aralık 2012'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir Tv röportajında Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı'da hapis, Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapıldığını duyurdu.

Ancak süreç devam ederken Paris'te üç PKK'lı yöneticinin öldürüldü.

Öcalan'ın konuşmaları basına sızdırıldı.

AK Parti'nin Ankara ofisinin bombalandı.

Bu olaylar, çözümü sabote etmeye yönelik eylemler olarak değerlendirildi. Sonra; eylemler kınandı ve sürecin devam ettiği duyuruldu.

21 Mart 2013'te, hükümet ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşmelerden aylar sonra, Nevruzetkinlikleri sırasında Abdullah Öcalan'ın mektubu, Türkçe ve Kürtçe olarak Diyarbakır'da okundu. Mektupta; PKK'nın silahlı güçlerinin Türkiye topraklarından çekileceği ve silahlı mücadeleye son verildiği bildirilmişti.

PKK, Öcalan'ın bu emirlerine uyacağını ve Türkiye topraklarından çekileceğini açıklandı.

Başbakan Erdoğan, mektubu olumlu karşılayıp, PKK'nın çekilmesiyle daha somut adımların atılacağını duyurdu.

Hükümetin “Çözüm/barış” süreci dediği bir süreç başladı.

Hep birlikte yaşadığımız sürecin koordinatörlüğünü Beşir Atalay yaptı.

Çözüm sürecinin işaretini Başbakan Recep Tayip Erdoğan 2005'deki Diyarbakır konuşmasında verdi.

25 Nisan 2013'te, PKK bütün silahlı güçlerini Türkiye topraklarından Kuzey Irak'a çekeceğini resmi olarak duyurdu.

Hükümete, Kürtlere ve Basın’ın çoğuna göre, bu hareket 30 küsur yıllık çatışmaların sonunu getiren adım olarak yorumlandı.

Süreçte ikinci aşama; Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” 16 Temmuz 2014'te Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

4 Nisan'da hükümet; entelektüel ve halkın sevdiği isimlerden oluşan bir komisyon kurulacağını duyurdu.

Görevi çözüm sürecini halka anlatmak ve teşvik etmek olan 7 bölge komisyonundan Akil İnsanlar Heyeti listesiBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından kamuoyuna açıkladı.

Sonrası malum..

Süreç sırasında PKK Terör örgütü mensupları şehir merkezlerinde yerleşti ve hendekler kazılarak barikatlar oluşturuldu.

Anadolu deyimiyle “Ara bozuldu, mezhep yitti” Çözüm/Barış süreci rafa kalktı. Şehirlerde barikatlar kurarak yerleşen PKK’ya karşı temizlik hareketi başlatıldı.

TBMM’de bir defaya mahsus suç işleyin Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı.

HDP milletvekilleri kanunu hiçe sayarak ifade vermeyi reddettiler. Nihayetinde gözaltı operasyonları başlatıldı.

HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ dâhil, 9 milletvekili tutuklandı.

Başbakan Binali Yıldırım; HDP milletvekillerinin ifade vermek için yapılan çağrılara yanıt vermemelerinden dolayı gözaltına alındıklarını söyledi. AP Raportörü Kati Piri: “Avrupa Birliği, Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alsın” açıklaması geldi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, tutuklamaları eleştiren AB’ye “Bize hukukun üstünlüğü vermenizi kabul etmiyoruz” diye yanıt verdi.