1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) yaşanan göç sonucu kurulan köyümüzde, insanlarımız hayatlarını devam ettirebilmek için (ormanlık alan çünkü burası), 4 bin 500 dönüm araziyi günden güne açarak tarlaya dönüştürmüşler. Buna rağmen özellikle bölgeye ilk gelenler (köyü kuranlar) çok yokluk çekmiş ve sıkıntılar yaşamışlar.

1970 YILI, GÖÇ YILI

1970’li yıllarda köy, imkansızlıklar dolayısıyla göç vermeye başlamış. Birçok kişi iş bulma ve daha rahat bir yaşam sürebilmek adına ağırlıklı olarak Bursa, İnegöl ve Yenişehir’e yerleşmiş. Şayet göç vermeseydi 200 hanelik köyün nüfusu bugün belki de 3 bin olabilirdi, ancak arazinin 4 bin 500 dönüm olduğu göz önünde bulundurulursa bu durum yetersiz kalıp yaşamın sürdürülebilmesi için başka alanların olması gerekirdi.  

300 KİŞİLİK KÖY

Bugün köyde yaklaşık 300 kişi yaşıyor. Ancak bu rakamın yüzde 80’i, 55 yaş ve üstü kişilerden oluşuyor. Köydeki ağır ve zor hayat şartlarından dolayı gençler bitmiş, çalışan insan sayısı da ciddi anlama azalmış durumda… Düne kadar köydük, daha sonra mahalle olduk. Şimdi diyeceksiniz ki: Peki mahalle olunca ne değişti? Söyleyeyim…

  • Büyükşehir Belediyesi köyümüzde olan 70 tonluk su depomuzu 500 tonluk yaparak ve dolum hattını ve pompa istasyonun kurarak köyümüzdeki su problemini çözdü. Teşekkür ederiz.
  • Ancak ikinci ciddi problemimiz olan kanalizasyon sıkıntımız halen tam olarak çözülemedi. Örneğin; Yenişehir’in 61 köyünün 16 tanesinde halen kanalizasyon yok. Bizim köyümüzdeki kanalizasyonun da acilen yenilenmesi gerekiyor.
  • Üçüncü sıkıntımız ve insanlığın önceliği olan yolumuz yaklaşık iki yıl önce sıcak asfalt şeklinde yapıldı ve şimdilerde zaman zaman Yenişehir-İnegöl alternatif yolu olarak da kullanılıyor. Mahalle oluşumuzdan bu yana bunlar halloldu ki zaten insanların kolayca yaşamını devam ettirebilmesi için olması gerekenlerdi.

AY ÇİÇEĞİMİZ MARKALAŞTI

Bölgemizde, Yenişehir’in, hatta Bursa’nın 1 numaralı, marka olmuş ayçiçeği yetişiyor. Öyle ki; Tüccarlar tarlaya geliyor ve ürünü henüz harmandayken pazarlıyor ve alıyor. Çünkü halk ürünün marka değerini düşürmemek için, halen makine ekipman kullanmayıp, kesimi, çapasını vs elle yapıyor. Hayvancılığımızın yanı sıra birde meyve bahçelerimiz var. Başta ceviz olmak üzere, armut, kiraz, vişne, badem gibi… Ve son zamanlarda ay çiçek kadar değerli, kilosu 20 liradan satılan üzüm yapraklarımız var!

SULAMA SUYUMUZ YOK!

Ancak gelin görün ki, insan ekseniz yetişecek kadar zengin olan bu toprağı, daha da zenginleştirmek için Osmaniye Köyü Muhtarımız Sayın İbrahim Tetik’in 9 yıldan bu yana uğraştığı ve olması için mücadele verdiği, verdiğimiz halde sulama su problemi hala çözülmedi. Özetle; Çok ihtiyacımız olan sulama suyumuz tüm çabalarımıza rağmen halen yok!...

UNUTULMASIN KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR

Bu yüzden de, önceden şehre göç etmiş, belirli yaşa gelip emekli olmuş insanların köye özlem duyup yeniden geri dönmeye başlamaları da göz önünde bulundurarak, sulama suyunun mümkün mertebe acilen bizlere verilmesi en büyük isteğimizdir. Ulu Önderimiz Atatürk’ün ‘Köylü Milletin Efendisi’dir” sözünü unutmayarak köylülere sahip çıkılmasını istiyoruz. 

ULUPINAR İSMİNİ GERİ İSTİYORUZ

Ve son olarak bölgedeki yoğun pınarlardan dolayı atalarımızın köyümüze koyduğu Ulupınar ismini bize geri verilmesini istiyoruz. Bunun yasal olarak mümkün olduğunu da biliyoruz. O günkü atalarımızın, ecdadımızın verdiği isimin, sonradan anlamsız, hiçbir şey ifade etmeyen kelimelerle değiştirilmesini hiç bir zaman onaylamadık ve de onaylamıyoruz. Bölgemizde her köyün kendine özgü ismi vardı ve ne yazık ki Yenişehir’in 61 köyünden en az 35’inin ismi değiştirildi…

Ahmet BURAN 

Yenişehir Osmaniye Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı ve Ortabağlar Mahallesi Muhtarı

***

Taşı toprağı tarih Osmaniye-Yenişehir

 Karamanoğulları’nın Balkanlara yerleştirilen kollarından olan ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) Bulgaristan’ın Tırnova, Tantur, Razgrad ve Ezerce yörelerinden yaklaşık 750 kişilik grup halinde yola çıkan kafileler; ilk olarak Edirne bölgesinde birkaçı kafileden ayrılmış ve o bölgeye yerleşmiş, bir kısmı da Adapazarı’na gelmiştir. Bir diğer kısmı ise Adana Yüreğir Belören köyüne yerleşmiştir. Hayatta kalan diğer kısmı da Bursa-Yenişehir bölgesine gelerek, geldikleri bölgenin özelliklerini taşıyan ormanlık alanları ve suyu olan bölgeyi seçmişlerdir. Köyün kuruluşunda büyük pınarların olduğu ve akan suyun uluma şeklinde ses çıkarmasından dolayı adına da Ulupınar Köyü denmiştir. Bursa'ya 64 km, Yenişehir'e 12 km uzaklıkta olan şimdiki adıyla Osmaniye köyünün iklimi Marmara iklimi etki alanı içerisindedir ve köy ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Ağaçlar arasından köye doğru süzülen yol, renkleriyle ve özellikle de yeşiliyle büyülerken, temiz hava, sağ kenarda bulunan iki kurnalı çeşmeden akan suyun sesi duygulara dokunuyor…  İnsan sanki birden doğaya karışıyor ve yaşadığını hissediyor…

Ve düne kadar varlığını dahi bilmediğim bir köye doğru daha ilerlerken, içimdeki duygular anlatması ve tarifi imkansız hal alıyor. Çünkü bu köy tüm güzelliğinin ve özelliklerinin dışında, “benim atalarımın” da kurduğu bir bölge olma özelliğini taşıyor.. Ve düşüncelerim aniden geçmişe, çocukluğuma, Kuzey Bulgaristan’a, Tırgovishte Bölgesi’nde oturmuş rahmetli dayım, halamlara, çocukluğumda gitme imkanı bulduğum Tırnova’ya doğru yolculuğa çıkıyor… Ve işte tam bu bölgelerden, 93 harbi sonucu canlarını kurtarmak babında Türkiye’ye göç etmişler ve Ulupınar’ı oluşturmuş meğer atalarım… 

Tüm bu duygularla, her zamankinden çok daha farklı olarak, kayıt cihazını bu ortamı görmeme vesile olan çok saygıdeğer iki kişiye; Ortabağlar Mahallesi Muhtarı ve Yenişehir Osmaniye Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı Ahmet Duran ve aslen Osmaniyeli (Ulupınarlı) olan, sonrasında mecburiyetten Bursa’ya göç eden memur, sporcu, hakem kimliğiyle de tanınan Hasan Ersoy’a uzatıyorum ve evlerinin bahçesinde bulunan ceviz ağacının bahçeyi sarmalayan dallarının serinliği altında anlattıklarını bir masal misali ancak tüm gerçekleriyle ilk ağızdan kendim ve siz agazete okurları için dinlemeye başlıyorum…

Sevinç ÇELEBİ