İnsanlığı ilgilendiren en önemli hususların başında hiç şüphesiz haklar gelir. İçerisinde bulunduğumuz 10 – 17 Aralık haftası, İnsan Hakları Haftası olarak kabul edilmiştir. İnsana insanlık değerini veren, insanın yalnızca insan olmasından ötürü elde ettiği, bir koşula göre şekil almaksızın doğumundan itibaren sahibi olduğu haklara insan hakları denmektedir. Bu haklara dokunulamaz, bu haklardan vazgeçilemez. Bu haklar, bir nevi insana yüce bir vasıf katan ahlaksal değerlerdir. İnsan hakları; insanların değerlerini, şereflerini himaye eder. İnsanların insanca yaşayabilmelerini mümkün kılacak zaruri ve elzem şartları belirtir. İnsanların sadece insan olarak yaratılmalarından ötürü ortaya çıkan ihtiyaçlarını karşılamayı, insanların hem maddi hem manevi varlıklarını koruma, geliştirme gayesi taşıyan en öncelikli normlar olarak ifade edilebilir. İnsan doğası yani yaratılışı, bahsi geçen insan haklarının kaynağını ihtiva etmektedir. Bu doğanın özünü de insan şerefi oluşturmaktadır.

Yeryüzündeki her birey, insan olmasından ötürü insan haklarına dil, din, ırk, köken vb. bir ayrım olmaksızın eşit bir çerçevede sahip olurlar. Bir insan maldan, mülkten; paradan, puldan ve daha pek çok şeyden yoksun olabilir fakat asla haklarından yoksun olamaz, haklarından yoksun bırakılamaz. Dünya var olduğundan bu yana geçen yıllarla beraber çok şey değişse de değişmeyen şeylerden birisi de ne yazıktır ki, insan haklarının ihlalidir. Tarihler değişiyor, coğrafyalar değişiyor fakat zulüm maalesef yeryüzünde bâki kalıyor. Kimi zaman ise bazı coğrafyalar onlarca yüzlerce yıl zulme mahkum edilebiliyor. Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (SAV) 'nın "Haksızlığın karşısında susan dilsiz şeytandır." hadis-i şerifinde buyurduğu üzere bir kişiye yapılmış haksızlığı bütün insanlığa karşı yapılmış bir haksızlık addederek insan oluşumuzun verdiği sorumluluk gereği haksızlığın karşısında elif gibi dimdik durmalıyız. İstiklal şairimiz Mehmet Akif'ten dinliyoruz:

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Bu asillik göstergesi, her insanın en değerli vazifesidir. İnsan gücü bu çirkinlikleri önlemede yetersiz kalırsa kuvvet kullanma tekelini elinde bulunduran yegane yapı olan devletin söz konusu ihlallerde caydırıcı yaptırımlar uygulaması devleti aşan durumlarda ise devletler üstü organların gerekeni yapması en beklenilen durumdur. Bu bağlamda Birleşmiş Milletler, 2. Cihan Harbi’nin ardından 1948 senesinde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni yayınlamıştır. Bu beyannamenin yanı sıra başkaca çeşitli sözleşmeler ve antlaşmalar da yapılmıştır. Yüzlerce yıldır her devlet ve uluslararası oluşumlar insan hakları konusunda çalışmalar yapmış olsa da henüz istenilen noktaya gelinememiştir. Yapılan onlarca çalışmaya karşın insan hakları konusunda problemlerin yaşanmaya devam ettiğini görmekteyiz. Bunun en yakın örneğine, Şampiyonlar Ligi’nde temsilcimiz Medipol Başakşehir’in maçında şahit olduk.

Yüzlerce yıl cihana hükmeden Osmanlı'dan bildiğimiz gibi devletin sarsılmayan temelini adalet teşkil eder. Fatih'in kadı ile olan hadisesi buna en büyük örnektir. Ebed müddet devlet anlayışı adalet ile sağlanabilir. En refah, en sosyal, en güçlü devlet olmanın yolu; en adil devlet olmaktan geçer. Sevginin kurduğu devleti, adalet devam ettirir. Bundan sebeple, her devletin kendi halkına adaleti tesis etmesi en birincil görevlerindendir.

İnsan haklarının çiğnenmesi özgürlüğe set vurulmasıdır. Mensubu olmaktan büyük şeref duyduğum aziz Türk milletinin eşsiz kahramanlarından biri olan esarete boyun eğmemek için 40 çerisiyle Çin sarayını basan Kürşad'ın yiğitliği bütün cihana en benzersiz emsaldir. Mustafa Kemal'in de dediği gibi "Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz." Damarlarında Kürşad’ın kanını, yüreğinde Enver’in azim ve inancını taşımakta olan Türk milleti olarak bizler de anayasalarımızda bu hususlara azami dikkat göstererek yer vermiş bulunmaktayız. Örnek olarak 1982 Anayasamızın 2. maddesi, devletimizin insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğunu ifade etmektedir. Hakeza ilgili anayasanın 5. maddesi de devletimizin bu hakları koruması gerektiğini devletin temel amaç ve görevi olarak vurgulamıştır. Yine anayasamızda çeşitli başlıklar altında insan haklarını içeren temel hak ve hürriyetler bulunmaktadır. 

Mazisi şerefle dolu milletin 21. yüzyıldaki temsilcileri olmanın verdiği kudretle her şeyden de öte "insan" olmamızın getirmiş olduğu sorumluluk gereğince haksızlığın karşısında ilk safta duran biz olacağız. Zulüm nerede olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın, zulmü yapan kim olursa olsun; haksızlığı bertaraf etmeye ilk koşan biz olacağız!

İnsan haklarının çiğnenmesinin tarihe karışacağı günleri temenni ediyorum. Biliyorum ki; elbet bir gün bu haksızlıklar, bu hak ihlalleri son bulacaktır. Yazıma, Bursa Erkek Lisesi öğrencisiyken katıldığım, Bursa Valiliği tarafından il genelinde yapılan liselerarası "İnsan Hakları" konulu şiir yarışmasında il 1.'liği elde eden şiirim ile son vermek istiyorum:

Hak Düşünce

İnsanda özgürdür her bir düşünce.

Sanki bir can gider, bir hak düşünce.

Yapılan zulmün yok haddi hesabı.

Var insanda niye zalim düşünce?

 

Neyin fazla benden? Söyle farkını.

Ben bulamadım, sen söyle farkını.

Beni de yarattı seni yaratan.

Söyleyebilirsen söyle farkını.

 

Birini hor görüp bir kez üzdün mü?

İnsanlık seni terk etmiş, gördün mü?

Herkes kendisini görüyor üstün.

Hiçbir insan; hiç, bir kuldan üstün mü?

 

Bilmem, şunun eğer mümkünü varsa

Farklar birleşerek dünyayı sarsa.

Her insan kilimin motifi olsun.

Hayat hoştur; insan, insan kalırsa.

 

Var mı hiç önemi, hangi cinsiyet?

Hakkıdır herkesin şartsız hürriyet.

Milletin kudreti yürekte saklı,

Neyleyim sendeki nedir milliyet.

 

İnsandır insana veren zararı.

Zulümlere hukuk vurur şamarı.

İnsanlar insanca yaşasın diye,

Verildi insana insan hakları.

 

Zulme karşı beni öncü bilsinler.

Hürriyet şehrinin genci bilsinler.

Üstünse beyaz ten eğer siyahtan,

Beni yıllar yılı zenci bilsinler.

 

Saymakla tükenmez insanın hakkı.

Sarılsın verilen hakka sımsıkı.

Yaşamalı insan huzur içinde.

İnsanlığa, ‘‘insan’’ yapmalı katkı.

 

 

                                                                              Muhammed Muhammedoğlu

                                                                                   [email protected]