Huzur…

Söylemi bile insana rahatlık verir.

Çünkü huzur, doğar doğmaz tanıştığın ilk duygudur aslında…

Ev, araba, para, mal, mülk…

Hiç birisi hayat girdabına katılana dek tanıdık değil…

Hatta varlığından dahi bir habersindir dünyaya gözlerini açtığında.

Ne güzel değil mi..?

Ve büyüdükçe, yavaşça her şey nasıl da değişiyor…

Sanki her şey üstüne üstüne gelmeye başlıyor…

Annenin şefkatli kollarından ayrılır ayrılmaz

hayatın içine dalıyor…

Ve hayat öyle bir akmaya başlıyor ki,

Sanki dünyada değil,

“Hızlı ve Öfkeli” film, dizi setinde buluyorsun kendini!

Ne olduğunu dahi anlayamadan

ve de hayatın akışına ayak uydurmaya çalışırken,

Bazen ipin ucunu kaçırıyor,

Bazen de ‘tam yakaladım’ derken,

Birisi veya birileri ruhun dahi duymadan, ipi boynuna geçiriveriyor…

“3 Günlük dünya! Değer mi tüm bunlara?” diyorsun…

“Hayatın kanunu bu!” cevabı geliyor.

Ya uyacaksın, ya da yok olup gideceksin!..

Vah vah vah…

3 günlük dünya demişken…

Henüz çok küçük yaşlarda, büyüklerimden çokça dinlediğim ‘3 günlük dünya’ diye bir deyimin var olduğunu öğrenmiştim.

Ancak zamanla, bu deyimin bir çok kişi tarafından ezberlenmiş şekilde ve de sadece cenazelerde kullanıldığını da...

Hatta bir çok kişinin belki de bu deyimin anlamını dahi bilmediğini, daha da kötüsü ilgilenmediğini de… 

Başlarda bende “Herhalde hayatın kısa olduğundan olsa gerek” yaşama öyle bir değim uydurulmuş ve ya yakıştırılmış diye düşünmüştüm.

Halbuki yaş aldıkça anladım ki, meğer insanın bu hayatta gerçekten de sadece 3 günü varmış…

Ve dünya gerçekten de 3 günlükmüş.

Biri doğduğun,

Biri evlendiğin,

Sonuncusu da öldüğünmüş…

İşte bu yüzden de koskocaman bir hayat sadece üç günden ibaretmiş.

Dolayısıyla bu üç gün, kendini bilenler için

fazlasıyla önemli günlerdir.

Çünkü, bu ‘üç günde’ insanın insana ihtiyacı vardır.

Çünkü, hiç kimse ‘bu üç günde’ yalnız kalmak istemez.

Aksine, hatırlanmak, sayılmak ister…

Dünyaya gelişinde de,

dünya evine girişinde de,

ebediyete göçüşünde de…

yanında sevdiklerini görmek,

son gününe dek, hayatını huzurlu yaşamak ister…

Huzur…

Huzur mu arıyorsun?

Huzurun olmadığını mı düşünüyorsun?

Her şey üstüne mi geliyor?

Öyle değil aslında…

Ana odaklan.

Öyle ‘armut piş, ağzıma düş’ bekleme…

Bulunduğun anın senin için en iyi olması için bir şeyler yap. İnan. Gül, Güldür… Sev, sevil…

Aradığın huzur sende, içinde.

Yeter ki kendine kulak ver.

Tüm kötülükleri ve olumsuzlukları bir köşeye at. İyiye, hayata odaklan…

Huzur içinde.

Huzur sensin... Senin sağlığın, sevdiklerin, yanındakiler, çevrendekiler...

Huzuru başkasında arama, Huzur arıyorsan önce kendini bulmalısın...

Kendini bulduğunda tüm kilitler çözülecek kapılar açılacak...

Çok daha güzel günlere...

Mutlu hafta sonları