Orucun öz manasıdır imsak. Yani kendini tutabilmek, aktif bir irade ile yasaklardan uzak durabilmek, gücünüher şeye gücü yetenin emrine boyun eğdirebilmek, görünme dürtüsünün esaretinden kurtulup her şeye şahit olana kul olabilmektir.Oruç yasaklarına karşı bunu deneyimleyen insandan, artık bir adım öteye geçmesi beklenir;tüm yanlışlara, kötülüklere karşı da aynı duruşu sergilemesi... İşte bu dönüşümün ilk muhatap çevresi, en yakınımızdaki ailemizdir. Sekinetin, rahmetin ve meveddetin mahalli olması gereken yuvalarımızkötü söze, sert bakışa, kaba muameleye karşı bir imsak terbiyesine ne kadar da muhtaçtır! Hz. Lokman’ın (a.s) “Yavrucuğum!”, Hz. Yusuf’un (a.s) “Babacığım!” hitabındaki şefkat ve merhamete, eşler ve çocuklar hakkında “göz aydınlığı” yaklaşımındaki değer verişe ulaşmanın yolu imsaka tutunmaktan geçmektedir.

ESAS MELİK OLANIN

İnfak ise tutmamaktır, elden çıkarmak; sıradan değil, üstün bir bilinçle harcamak. Elimizdeki imkanların bir emanet olduğunu bilerek,onları esas mâlik olanın emrine sunabilmektir.Ramazan ayında esen rüzgârdan daha cömert olduğu bildirilen, “Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korununuz. Onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyuran Peygamber Efendimizi (s.a.v.)örnek alarak, ailede bir hayır yarışı başlatmanın,iyiliğin ve merhametin iyileştirici etkisini tattırmak için az ya da çok infak tecrübesini yuvalara taşımanın tam zamanı değil midir?

İKİ ANAHTAR TUTUM

İmsak ve infak, Allah için vazgeçebilmenin ve Allah için sarf edebilmeninsarkacında iki kilit noktadır. Maddenin ve mânânın israfını gidermede iki anahtar tutum. Göz nuru yuvamızda imsakın ve infakın tecrübesi, artık sınırını çizmekte zorlandığımız tüketme/tükenme sarmalını bozmada imdadımıza yetişir, savrulmaların panzehri olur.Üstelik bunun yanında Ramazan, kendine özgü dokusunu ilmek ilmek işleyen daha birçok unsurla yuvamıza girer. Kimi zaman bir sestir; heyecanla beklenen ezan olup minarelerden yankılanır. Ya da sahur vakti manilerin eşlik ettiği davul olup sokaklarımızda dolaşır. Her iki durumda da en fazla muhtaç olduğumuzu yapar ve aynı duygu etrafında bir araya getirir ailemizi. Kimi zaman sözdür, kelamdır, Kelamullahtır. “Allahım! Kur’an’ı kalbimin baharı eyle…” nebevî duasını yaşatır. Hira’yı hatırlatıp “Yaratan Rabbin adıyla…” hayatı yeniden okumamızı, birbirimize bu nazarla yeniden bakmamızı, Sevr’i düşündürüp “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” diyerek gücümüzü toplamamızı, direnmemizi ilham eder. Kimi zamanilâhî bir davettir, davete icabettir. Öz manası “sıla” yani bağ olan namaz, insanla Rabbi arasındaki bağı ifade ederken özellikle cemaatle kılınan namazlar, aynı inançla bir ve bütün oluşumuzun, gönül bağı kuruşumuzun sembolü olur. Ailece kılınan namazlar, evleri ölgünlükten kurtarır, hayat verir, dağılmaya siper olur. Kimi zaman da aramaktır, aramaktan usanmamaktır. “Leyle-i Kadr”i aratırken kadir bildirir, kıymet buldurur…Bu mânevî baharı bahşeden Rabbimize hamd ü senalar olsun. Yuvalarımızda muhtaç olduğumuz hayırlar gelsin ve gitmesin. (Melek Menteşe / Bursa İl Müftü Yardımcısı)

DALGA DALGA İYİLİK

İşte esmeye başladı Rahmet rüzgârı. Dillerde bir terennüm “Mübarek ay geldi.” Çehrelerdetatlı bir tebessüm...Bu ulvî hal çepeçevre sarınca insanoğlunu, huzura doğru bir yol alır varlığı. İçinden “Temizlenme vakti geldi gönlüm” diye geçirirken bir telefon sesi ile toparlandı Elif hoca hanım!

O,Türkiye Diyanet Vakfında gönüllü iyilik elçisi.Yetim kızlara kol kanat gererek,bir anne şefkati ile yedirir içirir, dertleri ile dertlenirdi. Bu Ramazan da onlar için koşuşturacaktı. Çünkü iftar etmeyi en çok yetim kızlar ile seviyordu. Belki bir tutam görünse de dünyalara bedel bu hizmet için mukaddes ay Ramazan’ı nimet bildi..Yokluğu iliklerine kadar yasamış bu kızcağızların imdadına yetişen,onları canı gönülden seven, kendi evlatlarından ayırt etmeyen bir gönül eri. İyiliğin bulaşıcı olduğunu,her fırsatta yetim kızlara anlatır,nakış gibi işler,yetim gönüllere. İşte böyle,Rabbin aşkı ve muhabbeti kullarına sirayet edince, bir tutam iyilik dönüşür cennete...Rahmet ikliminde... (Serap Birinç / Gemlik Müftülüğü)

EN GÜZEL İSİMLER: el-MÜ'MİN

Yüceler yücesi Mevla’mızın, zatına duyulan sonsuz güven duygusunu ifade eden Mü'min esmâ-i şerifi, “emn” kökünden türemiş bir kelimedir.Emniyette olmak korkulardan kurtulmak anlamına gelmektedir. Bu kelimeden türeyen Mü'min, “Başkalarının emniyette olmasını sağlayan, vaadinde güvenilen” demektir. Bu ismin tecellisi olan güven, yeryüzünde yaşamın devamı için elzem duygulardan biridir. Aynı zamanda “inanıp tasdik eden” anlamına gelen bu ismi Rabbimiz Kendisini ve Kitabını tasdik edenlere vererek onları taltif etmiştir. Mü'min olan Rabbimiz ne yücedir.

NE OKUYALIM?

Akışkan Zamanlarda ''Değerli'' Yaşamak

Akışkan Zamanlarda “Değer”li Yaşamak başlıklı bu eserde okuyucuya akıp giden zamanın, zamanda gerçekleştirilen eylemlerin ve bu eylemlerin nihai hedefinin niteliğine ilişkin bir farkındalık kazandırılması hedeflenmiştir. Eser, iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, “İslam, Birey ve Toplum”, ikinci bölümde ise “Ramazan, Aile ve Toplum” temalı yazılarından oluşmaktadır.

İhsan Çapçıoğlu’nun kaleme aldığı eser, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları’ndan 2020’de çıkmış olup 120 sayfadır.

BİR SORU BİR CEVAP

Televizyon veya radyoda okunan Kur’an-ı Kerim’in dinlenmesi, kişiye sevap kazandırır mı; dinlerken secde âyeti geçerse tilavet secdesi yapmak gerekir mi?

Kur’an-ı Kerim’i, televizyon yahut radyodan dinlemek sevaptır. Dinleme esnasında secde yapmayı gerektiren âyetler geçtiğinde tilavet secdesi yapılmalıdır.

18 NİSAN 2021 PAZAR

6 RAMAZAN 1442

Bursa Namaz Vakitleri

İmsak 04:43

Güneş 06:14

Öğle 13:08

İkindi 16:52

Akşam 19:52

Yatsı 21:17

Bir Ayet

Gözler onu idrak edemez ama O, gözleri idrak eder." O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. ﴾En’âm, 6/103﴿

Bir Hadis

“Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üçüncü bir kişiyi, dört kişilik yiyeceği olan beşinci ya da altıncı bir kişiyi misafir etsin!” (Buhârî, Mevâkîtü's-salât, 41)

Bir Dua

“Bismillâh! Allah’ım! Ayağımın kaymasından veya kaydırılmasından, sapmaktan veya saptırmaktan, haksızlık etmekten veya haksızlığa uğramaktan, kaba/cahilce davranmaktan ya da davranılmaktan sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 102-103)

(Özel) Türkiye’de bu evlerin örneği yok (Özel) Türkiye’de bu evlerin örneği yok