Ahmet KUNDAKCI

BTSO'dan önemli adımlar BTSO'dan önemli adımlar

Bu acı sözlerin sahibi İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak… Her fayı tek tek bilinen ve her an deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan ülkemizde alınan önlemlerin bile yeni sorunlar ürettiğini dile getirirken, “Mühendisler olarak deprem gerçeğini unutmadık, unutmayacağız. Ve şunu üzülerek söyleyebilirim ki deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değiliz”. 

YEREL GENEL ÇATIŞMASI YAŞANIYOR

Birçok kentimizin "1/100.000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planı" yoktur. Olsa bile bu planlar günübirlik kararlarla bozulmakta, maalesef kentimiz açısından da durum farklı değildir” hatırlatması yapan Albayrak, “Bu yetmezmiş gibi yerel yönetimlerin uygun görmediği kararları çoğu kez merkezi yönetim olumlu bularak karar vermekte ve giderek kentlerin plan bütünlüğü bozulmaktadır” hatırlatması yaptı.

BU İMAR BARIŞI DEĞİL

Bütün bunlar yetmezmiş gibi “Adı da İmar Barışı” olan yasayla  herhangi bir kontrol mekanizması olmaksızın, kuralsızca, sadece mal sahibinin beyanı ile bir çok sağlıksız yapı kayıt altına alınarak yasal statü kazanmıştır. Açıkçası mühendis ve mimarların yok sayıldığı bir ülke de "güvenli yapı üretilmesi mümkün değildir” dedi.

MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR

Kentsel dönüşüm projelerinin kesinlikle bir Milli Güvenlik Sorunu olarak ele alınması gerektiğini dile getiren Albayrak, “Sistem olarak bugünkü anlayışımızın devam etmesi durumunda insanlarımız beton yığınları altında kalacak, çok önemli olmasına rağmen “yara sarma anlayışı” ortaya çıkacak olan acıları hiçbir zaman dindiremeyecektir.

O PLANDAN ESER KALMADI

“1998 yılında o zamanki Bursa Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğünde hazırlanmaya çalışılan ve şahsımın da bizzat iştirak ettiği Bursa’mızın 2020 Strateji Planından bugün eser yoktur” diyerek bürokrasinin hantal yapısını dile getiren Albayrak, “Yoğun bir şekilde göç alan ve hızla büyüyen kentimizin 1/100.000 Ölçekli İl Çevre Düzeni Planı sürekli olarak değiştirilmekte olup planlama konusunda bir türlü istikrarı yakalayamamaktayız. Açıkçası deprem tehlikesi altında bulunan kentimizde gerek konut nitelikli yapılarımız, gerekse kamu yapılarımızla birlikte endüstri tesislerimizin büyük oranda deprem güvenlikleri yoktur.                 Özellikle 1999 yılından önce üretilmiş olan yapılar halen varlıklarını sürdürüyorlar. Oysa bu yapıların yıkılıp yeniden yapılmaları veya önemlice bir kısmının güçlendirilmiş olmaları gerekirdi. Geçen 21 yıl gibi neredeyse çeyrek asırlık süre aslında bu iş için yeterli bir süreydi. Ancak başaramadık, yapamadık. Son olarak yaşamış olduğumuz Elazığ-Sivrice ve Bingöl-Karlıova depremleri yapı stokumuzun ciddi bir deprem riski altında bulunduğunu bir kez daha göstermiştir” dedi. 

BEŞ YIL ÖNCEDEN ALINTI

Beş yıl önceki basın toplantısından alıntılar yapan ve o zaman “Elbette, deprem bir doğa olayıdır. Bir doğa olayının afete dönüşmesi insan kaynaklı eksiklikler ve hatalar zincirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde 6 ve üzeri büyüklükteki her deprem önemli ölçüde can ve mal kayıplarına neden oluyor. Sorun; bir doğa olayı olan depremin kendisinde değil, depreme dayanıklı yapı üretilmemiş olmasında yatmaktadır. Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları “kader” olarak değerlendirmek doğru değildir. Bunun yerine mühendislik bilimine uygun hareket edilmeli, yapı üretim süreci bilime ve bilgiye dayalı olarak yönetilmelidir” dediklerini söyleyen Albayrak, “ Soruyorum sizlere bugün ne değişti?, Kentimizin henüz bir Deprem Master Planı yapılamamıştır. Hal böyle olunca da “Parsel bazında verilen emsal artışları ile dönüşüm adı altında Yık-Yap anlayışı ile yapılan binalar”,"Riskli Alan" ve "Riskli Yapı" belirlenmesindeki adaletsizlik, keyfilik ve hukuksuzluk hak kayıplarına yol açmıştır. Kentimizde bu durumda olan ve çözüm bekleyen yüze yakın proje hukuksal eksiklikleri sebebiyle yargı engeline takılmış ve hala çözüm beklemektedir. Yani kısaca depreme karşı yapı stokunu güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları, bugün yeni sorunların kaynağı haline gelmiştir” şeklinde konuştu.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İnsanların deprem kurban gitmemesi içihn yapılması gerekenleri 7 maddede özetledi Albayrak:

1. 1938 yılından kalma 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Yasanın değiştirilmesi ve meslek alanımızla ilgili olarak bir “MESLEK YASASININ” çıkarılması zorunludur.

2. Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan daha çok afet öncesine odaklanmak gerekiyor. Tüm ülke toprakları inşaat sektörünün bir arazisi olarak görülmemeli, bilimsel bilgi ve kent planlaması kapsamında ve ihtiyaç temelli yapılar yapılmalıdır.

3. İmar barışı nedeniyle kaçak ve mühendislik hizmeti almayan veya eksik alan yapılar Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin arşivinde toplanmış bulunuyor. Öncelikle kaçak olarak yapılan veya ruhsatlı olup da üzerine yeni kaçak katlar yapılan yapıların yaşanacak bir depremde ayakta kalma şansları yoktur. Bu yapılar öncelikli olarak dönüştürülmeli ve deprem afetine dayanıklı hale getirilmelidirler.

4. Bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme, tasarım, uygulama ve yapı denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçmektedir. Depremle ilgili olarak yapı denetimine ayrı bir vurgu yapmak gerekir. Çünkü yapı denetimi güvenli yapıların üretilmesini sağlayacak ve gelecekte aynı sorunların ortaya çıkmasını önlemenin güvencesidir. Mesleki ve ahlaki yetkinliği dikkate alan ve meslek Odaları tarafından belgelendirilen Mühendis ve Mimarların "Özne olduğu" bir Yapı Denetim Sisteminin kurulması zorunludur. Açıkçası planlama ve tasarım aşamasından yapının kullanım aşamasına kadar geçen tüm süreçler, mesleki ve etik yeterliliğe sahip mühendisler tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir.

5. Yapı üretim sürecinin önemli bir parçası olması gereken "Şantiye Şefliği" konusu çözümün değil, sorunun bir parçası olmuştur. Farklı meslek disiplinleri ve uzmanlık alanları dikkate alınmadan şantiye şeflerinin görevlendirilmesi, bilime ve bilgiye aykırıdır. Ayrıca bir şantiye şefinin 30.000 m2'ye kadar 5 inşaatın şantiye şefliğini yapmış olması da doğru değildir. Şantiye şefliği inşaatın her aşamasından sorumlu olması gereken önemli bir mesleki faaliyettir. 5 ayrı işin şantiye şefliğini bir mühendisin yapma şansı yoktur.

6. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusu sorun olmayı sürdürüyor. İş kazaları ve ölümlü iş kazaları sıralamasında dünyada ön sıralardayız. Yapıyı tanımayan fakat işçi sağlığı ve İş güvenliği uzmanlık belgesine sahip olan insanların yapı alanında işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı olarak çalışmaları kabul edilemez.

7.Kentimizde de ne yazık ki kentsel dönüşümle ilgili ciddi manada adım atılamadı. Her platformda defalarca dile getirmemize rağmen kentimizdeki   yapı stokumuzu mercek altına alarak olası bir depremde Bursa’nın deprem risklerini ortaya koyacak, yapılacak kentsel dönüşüm çalışmaları için öncelikli bölgelerin tespit edilmesini sağlayacak, yapı stokumuzun durumunu ortaya koyacak envanter çalışmaları dahi yapılamamıştır. Bursa’nın dinamiklerini de sürece dahil ederek Kentsel Dönüşüm Master planı ve Deprem Master planı hazırlanmalı, mevcut olan Ulaştırma Master Planı da dikkate alınarak bütünleşik olarak 1/100 000’lik İl Çevre Düzeni Planı vakit kaybedilmeden revize edilmelidir.

Sonuç olarak:

İnşaat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki “Can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol yoktur” Bu gerçekten hareketle geleceğimizi kadere ve rantçılara bağlamanın çıkar yol olmadığı acı da olsa anlaşılmıştır. İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını sürdürecektir. İnşaat Mühendisleri Odası depremi unutmama, unutturmama ısrarını sürdürmektedir. Güvenli ve sağlıklı yapı üretimi sağlanana kadar da depremi unutmamaya ve unutturmamaya çaba gösterecektir” diyerek sözlerini tamamladı Albayrak…