agazete okurları için, bu günkü durağımız yaz kış adından söz ettiren      İnegöl’ün kalbi Oylat… Eşsiz güzelliğe sahip Oylat’ın tarihini, Oylat hakkında bilinmeyenleri ve Oylat’ın geleceğini İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban’a sorduk.  

Mehmet ÇETİNKAYA/Röportaj

  • Sayın Başkan, Oylat’ın tarihçesini ve özelliklerini anlatabilir misiniz?

Oylat yaşanması gereken bir yer. Burada çok güzel bir hikaye var. Şehrimizin 5 bin yıllık bir tarihçesi var. Milattan Önce 3 bine, Milattan Sonra da 2 bine dayanan bir tarihten bahsediyoruz. Pek çok milletler bölgemizde yaşamış. Bizans döneminde Tekfur’un kızı rahatsızlanıyor. Hekimler çare bulamıyor. Tekfurun kızını Oylat’ın içindeki ormana ölüme terk ederek bırakıyorlar. Tekfur’un kızı çaresiz bir şekilde kalan ömrünü yaşayacağını düşünürken, doğadan çıkan doğal suları gerek içerek, gerek vücuduna temas ettirerek şifa buluyor. Biz bu hikayenin aslında belki ölümcül boyutta olmasa da bugünkü bazı hastalarda da tezahürünü yaşadığımızı ifade edebilirim. İçinde bulunduğumuz mekan 76 yıllık işletmenin yansımasıdır. Çadır ve barakalarla başlayan, dönüşerek o günün şartlarında yapılan binalar modernize edilmiş bir biçimde daha iyi bir sürece doğru evriliyor. Oylatta, başta orman olmak üzere Allah vergisi bir güzellik var. Rakım burada 800’lü rakamlarda. İnanılmaz bir hava var. Suyumuz kaplıca suyu, insan vücuduna direkt temas ediyor. Soğutma veya ısıtma işlemine gerek yok. Mineral yönüyle zengin o yüzden de içilebiliyor. Romatizmal hastalıklara, kireçlenmelere iyi geliyor. Bilimsel yönüyle de teknik üniversitelerin incelemeleri sonucu önümüze bu raporlar geliyor. Uzun yıllardır müdavimleri var. Mardin’den bir misafirimizle oturduk. Kendisi tam 34 yıldır geliyormuş hem de 8 aile olarak. Kendisi Mardin’de özel bir zincir otel grubunun da işletmecisiymiş. Doğal bir çekiciliği var. Burayı ülkemizin bir gururu olarak yenilemeliyiz ancak doğaya tahribat yapmadan. Doğayı, yeşili bozmadan bugünkü şart ve inşaat teknikleriyle bir revizyona gitmek istiyoruz.

  • Oylat’la ilgili temel hedefleriniz nelerdir?

Konusunda mimar arkadaşlarımızla çalışmalar yaptık. Yatırım danışmanlığı yapan bir firmayla da toplantı yaptık. Türkiye’nin Davos’u İnegöl’ün Oylat’ı olsun istiyoruz. Sadece benim şehrimi tanıtmasın, ülkemizin medahar-ı iftiharı olsun. Dünya örneklerini incelediğimizde, suyun çıktığı kaynağı bir kaynak müzesine dönüştüren ülkeler gördük. Biz kaynağı kapatmışız. Kaynağı korumak amacıyla kapatmışız. Korurken, şova da dönüştürebiliriz. İnsanlar gelip kaynağı görebilir. Bir tas suyunu içebilir. Aquaların olduğu sonsuzluk havuzlarının içerisinde yer aldığı son derece profesyonel, arastalarının, çarşısının ve köylü pazarının içerisinde yer alacağı bir proje. Bu çok büyük ve maliyetli bir yatırım. Buraya devlet elinin değmesi lazım. Oylat A.Ş yönetim kurulundaki arkadaşlarımızın gayretleriyle, birlik beraberlik içerisinde, hiçbir hesabımız da yok. Elimizde bir değer var. Bu Türkiye’nin değeri. 3 bin 500 kişilik devlet erkanı neden Davos’ta ağırlanıyor da benim Erciyes’im, Palandöken’im, Uludağ’ım ve İnegöl’üm de ağırlanmıyor. Mobilyacılarımız dünyayı gezerken, ‘bizim eksiğimiz yok’ diyorlar. Çocuk buraya geldiğinde sıkılıyor. Yatırımcılarla adım adım planlama yapacağız. Kurşunlu bölgemizde de özel bir firmanın maden suyu arama sırasında bulduğu sıcak su yatağı var. Onun da analizleri yapıldı. Üniversitede ‘insan sağlığına faydalıdır’ raporu çıktı. Yatırımcılar için hazır. Bunlar faaliyete geçtiğinde ben şehrimde kongreler yapabilirim, şirket toplantıları gerçekleştirebilirim.  Sağlık turizmi anlamında da eklemek istediğimiz bir proje de var. Yurtdışından insanların geleceği bir projeye çevirebiliriz. Devlet bu tarz rahatsızlıklara destek veriyor. Bölge Orman Genel Müdürlüğü’ne ait. Kendileri projeyi bekliyor. Yapacağımız çalışmalar tahrip etmeden, fen ve bilim çerçevesinde olacak. Deprem standartlarına uygun, suyunu, havasını veya iklimini etkilemeyecek bir çalışma olacak. Böyle bir hayalimiz var. Ayrıca Orman Müdürlüğümüz bakanlık marifetiyle Oylat Şelalesi’nin 2 kilometrelik bir çalışmasını gerçekleştirecek. Bir etapta bitecek. Güzel bir yürüyüş yolu olacak. 3-4 ay alacak bir proje. Ağaç yapılardan oluşan bir yürüyüş yolu yapılacak. Burası turizm fazlası verecek. 1000 yatak konaklama imkanınız varsa 4 bine çıkacak bu rakam. Turizm istediğimiz noktada değil. Venedik tek başına 36 milyon civarında turist alıyor. Türkiye 45 milyon alabiliyor.  Bursa’da konaklama 2 gün olmuyor. Bu rakamlarda ciddi anlamda Oylat’ın da katkısı var. Bir hikaye var ve bu ortaya çıkarılmalı. Oylat’taki dönüşüm için önce görüşmeler tamamlanmalı. Buradaki dönüşüm 15-20 yılı kapsayabilir. Bir yerinden başlandığında süreyi görebiliriz. 1 milyar 200 milyonluk bir yatırımdan söz ediyoruz.

  • Burası 4 mevsim de aynı hizmeti veriyor mu?

Şu anda 4 mevsim hizmet veriyor. Otellerimiz kapalı değil. Doluluk oranları da yüzde 85-90 bandında.  Termal su kaynağı olduğundan soğukta insanlar burayı tercih ediyor. Bölgede açık havuz olmadığından  dolayı yazın da tetikleyecek bir durum olabilir. Biz kendimizi geliştirmeliyiz. Örnekler Türkiye ve dünyada çoğalacak. Rekabetçi kalmak adına kendimizi yenilemeliyiz. Açık havuz projemiz var, meydanda yenilenmeler var. Bu plan dahilinde ilerleyeceğiz. Adım adım ve etap etap gideceğiz. ‘Oylat’ı kapatalım, bu işleri yapalım’ gibi bir düşüncemiz yok. Oylat sürekli var olsun.  5 etapta bu dönüşüm yaşanır. Uluslararası bir yapıya kavuşsun. Bu bir hayal falan değil.

  • Bu aynı zamanda mobilya ve köftesiyle dünya markası olan İnegöl’ün görülmeyen yüzünü de gösterecek gibi duruyor mu?

Kesinlikle katılıyorum. İnegöl’e vatandaşların gelmesi için pek çok sebebi olsun. Turizm ayağını çalışıyoruz. Başarı hikayesi nerede varsa inceliyoruz. Göreve geldiğimiz an itibariyle festivalleri başlattık. Urla’da Enginar Festivali yapılıyor ve  1 milyon enginar satılıyor. 1’er tane su satılsa 1 milyon da su satılacak. Alaçatı’da Ot Festivali düzenleniyor. Ot zengini olan biziz. Neden yapmayalım, niye görmüyor ve yapmıyoruz. Turizm sadece termalle sınırlı değil. Mobilyayı alırken, köfteyi de yiyor. Acentaların fikirlerini alıyorum. ‘Sizin gözünüzle eksiğimiz nedir’ diye. Karabük’te cam teras yapılmış 250 bin insan teras için gitmiş 7.5 lira ödüyorlar. Deniz yok orman görüyorsunuz. Fransa dediğinizde ilk aklınıza Eyfel Kulesi geliyor.

1800 yıllık İznik Roma Tiyatrosu turizme kazandırıldı 1800 yıllık İznik Roma Tiyatrosu turizme kazandırıldı
  • Türkiye’nin Davos’unun Uludağ olması planlanıyordu siz İnegöl olsun istiyorsunuz. Beyaz cennetten vaz mı geçildi?

Davos dediğiniz bölge Uludağ’dan daha küçük. Ülkemizden pek çok Davos çıkacağına inanıyorum. Türkiye’de benzer şekilde çok yer var. Bakanlıklar birçok kural koymuş. Cumhurbaşkanımız turizmde zorlukları aşabilmek adına alan başkanlıklarını kurdu. Çanakkale’de başladı, Uludağ için de belirli formülasyonlar işletiliyor. Uludağ’ın yanında burası küçük bir lokasyon. Ben kendi bölgemdeki değerleri parlatmak istiyorum. Şehirleşmeyle ilgili her proje çekim gücü oluşturuyor. Eskişehir’de Porsuk Çayı bunun önemli bir örneği.

  • İnegöl pandemide en iyi tedbir alan iller arasında Türkiye’de 7’nci sırada yer aldı. İnegöl ve Oylat’ta alınan koronavirüs tedbirlerini anlatabilir misiniz?

Yapılan araştırmalardan haberimiz olmuyor. Ortaya koyduğumuz işleri teyit etme noktasında bizlere destek veren tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.   Herkesin sağlığı bizim için kıymetlidir. Yaşadığımız salgın bize tedbirli davranmamız gerektiğini ortaya koydu. Güvenli turizm belgemizi Oylat’ta alıp duyurusunu yaptık. Önce kendimizin ardından da hizmet ettiğimiz insanların sağlığını korumak zorundayız. Günlük 40-50 bin insan taşıyoruz toplu ulaşım araçlarında. Oraya hemen sıvı el dezenfektanını yerleştirdik. Maske konusunu başlattık ve hızla ürettik. İnegöl’de maske takmayan insanımız neredeyse yok. Sorunlarımız düğün, nişan, kına ve asker uğurlamalarında oluyor. Burada rehavet oluşuyor. Salgınla ilgili tüm kontrol ve denetimlerimizi son ana kadar devam ettireceğiz. Tecrübelerimizi zenginleştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Bundan sonra ne olacağını öngöremesek de bu salgının bitip ardından bir başkasının da başlamayacağının garantisini kimse veremez. Bireysel anlamda bilincin artırılması arzu ediliyor. Herkesin başına jandarma veya polis vererek denetlemek çok doğru değil. Maske bireysel anlamda korunmanın başlıcalarından bir tanesi. Yaklaşık 3.5 milyon adet maske üretimi gerçekleştirdik.  Hala üretim ve dağıtım sürüyor. Kışın nezle ve gribin artacağı bir dönem. Bilinçlendirmeyi de sosyal medya üzerinden yapıyoruz. 

  • Oylat Mağarası ile ilgili neler söylersiniz?

Mağaranın işletmecisi belediye değil. İhale usulü ile işletmeye verilmiş. Burası geçmiş dönemlerde İnegöl kaymakamlığı yapan şimdinin başmüfettişlerinden Erdoğan Bektaş’ın ilçeye kazandırdığı bir değer. Ayrıca dönemin belediye başkanı Alinur Aktaş’ın da ciddi katkıları oldu. Orayı daha iyi kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Oylat Mağarası’nın 3 milyon yıllık bir geçmişe sahip olduğu ifade ediliyor. Girdiğinizde canlı bir mağarayla karşılaşıyorsunuz. İçerisinde yaşayan sarkıt ve dikitlerin olduğunu ve su damlalarının yaşadığını görüyorsunuz. Yaz-kış hava sıcaklığının 18 derece olduğu, nem miktarının yüksek olduğu, astım, KOAH ve bronşit hastalığı olan vatandaşlarımıza sağlık yönünden iyi gelen bir hava akışı olduğuna tanıklık ediyorsunuz. 0’dan 93 metreye tırmanıyorsunuz. 750 metrelik uzunluğuyla Türkiye’nin 2’nci büyük mağarası. Oylat ve mağarası destinasyon olarak çok yakın.

  • Sizden önce Hikmet Şahin ile Alinur Aktaş İnegöl’de görev yaptıktan sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi başkanlığı görevlerine geçti. Bu yol sizin için de uzanır mı?

Hikmet Şahin Hocamızı, saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Bizzat kendisiyle çalışamasak da İnegöl ve Bursa’ya çok önemli hizmetleri oldu. Merinos AKKM’ye ne zaman gelsem, ‘salonları çıkardığında geriye ne kalıyor, koca Bursa bu ihtiyacını nerede gideriyordu’ diye soruyorum. Kısa süre içerisinde birçok proje ve eser sığdırdı. Alinur Aktaş Başkanım da herkese nasip olmayacak 3 dönem belediye başkanlığı görevini yaptı İnegöl’de. Önemli bir başarıya imza attı ardında da Bursa’ya gitti. Orada da başarılı işlere imza atıyor. Halkın da teveccühünü kazandı. Kazanmaya da devam ediyor, bunu yapılan anket ve araştırmalardan da görüyoruz. İnşallah daha güzel başarılara imza atsınlar.  Bu işler nasip, kısmet. Bunu gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. Kendi görevimde de hedef koyarak gelmedim. Kaderci boyutta bakıyorum gibi. Herkes bulunduğu alandaki işini en iyi yapma hedefleri içerisinde olmalı. Sonraki süreçler ise kendiliğinden gelişiyor. Bazen hedef koyup gelemeyebilirsiniz. Bazen hedefiniz yoktur ama şartlar, dönem, zaman ve nasibiniz sizi alır oraya götürür. Şehrimizde de aldığımız görev neticesinde de geriye dönüp baktığınızda ‘şunu da niçin yapmadım ya da bu adımı niçin atmadım’ dediğim bir şey kalmamalı. Mahkeme kadıya nasıl mülk değilse, bu görevler de bizim için bir emanet. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmek en doğrusu ve güzelidir. Döneminiz de belirli olduğu için bu süre içerisinde planlamalarınızı doğru yaparak, süreci doğru sevk ve idare etmeniz lazım. Bu şehirde doğdum, bu şehirde büyüdüm. İyi ve doğru anılmak en büyük hedef benim için. Her şey nasip kısmettir. Burada da belki çok çok iyi bildiğimizden bulunmuyoruz. Şehrimizde pek çok donanımlı, siyasi tecrübesi olanlar var. Bu görevi nasibimiz boyutunda aldık.  İnşallah sonrasında mahcup olmadan sürece devam ederiz.