ZEKİ BAŞTÜRK

Bir değerbilir anıtı. Kendine verilen değeri de bilir, başkalarına değer vermeyi. Okuduğu kitapların, aldığı eğitimlerin, yaşadığı çevrenin etkileri de çoktur bu özelliğinin oluşmasında.

Çok yönlüdür. Koltuğunun altında pek çok karpuzu birlikte taşır. Başarılı bir öğretmendir. Kendini sürekli geliştirir. Yeniliklere açıktır. Tekdüzeliği ve durağanlığı sevmez. Sürekli bir devinim içindedir.

Başarılı bir ozandır. Şiirlerinde halkının sorunlarını kendine dert edinir. Araştırmacıdır. Dergiler çıkarır, dergilere yazılar yazar. Güzel şiir okur.

Tüm bu özelliklerinin yanında her şeyden önce insandır.  Saygılı, sevecen, incelikli ve içtenlikli bir kişiliğe sahiptir. Yapmacık  davranışlardan uzaktır. Her haliyle olağan ve doğaldır.

Böylesine doğal ve içten bir öğretmen ve ozan Yusuf Yağdıran'ı kim tanımak istemez ki!

İNSAN, İNSANIN YURDUDUR

Sizi, kendi ağzınızdan, kendi kaleminizden tanıyalım. Kendinizi anlatır mısınız?

1977 Elazığ doğumluyum. Öğrenim yaşamımın tamamını bu kentte tamamladım. Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı lisansımı tamamladığım 1998 yılında, Bursa’nın Samanlı köyüne öğretmen olarak atandım. O zamandan beri Bursa’da Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapıyorum. Askerliğimi, 2001 yılında Şanlıurfa’nın Harran ilçesinde yedek subay öğretmen olarak tamamladım. 2018’de ikinci üniversite öğrenimimi tamamlayıp felsefe lisansını aldım.

Çok iyi bir öğretmen ve çok iyi bir okur/entelektüel olan bir babanın oğluyum. Babamı ne yazık ki çok küçük yaşta kaybettim. Ondan kalan kitapların izini sürerek büyüdüm. Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Kemal Tahir gibi nicesi babalık etti aslında bana. Onlar sayesinde “ben” olabildim.

Babamın yokluğu, aynı zamanda ekonomik zorlukları da yerleştirdi yaşamıma. 9 yaşından beri hem çalıştım hem okudum. İlk mesleğim simitçiliktir örneğin. Bu yüzden belki, çok severim sokak simitçilerini.

Yetiştiğiniz ortam, aldığınız eğitimler, yaşamınızı nasıl etkiledi? Bu etkilerin izlerini şimdilerde yine taşıyor musunuz? Etkisinde kaldığınız olayların olumlu ya da olumsuz yanları nelerdir?

Alevi bir aileye mensubum. Alevilik, sözlü anlatılarla var olan bir felsefe. İnsanı odağına alan ve insanı kutsayan bir anlayış. Bunun bende süregiden bir seyri var elbette.

“Devridaim” olarak özetleyebileceğimiz evren inanışı sayesinde, kişisel yazgımı aynı evrende birlikte dem sürdüğüm her canlının yazgısıyla bir gördüm. “İnsan insanın yurdudur” önermesine tutunurum bu nedenle. Aldığım eğitimlerden ziyade, bu sözlü anlatı geleneği oluşturmuştur mayamı. Kendimi çok şanslı hissediyorum bu nedenle. Olumsuz yanı hiç mi yok? Elbette var. Yurdunuzda “azınlık” muamelesi görmek yetmiyormuş gibi bir de tarih boyunca kırıma/kıyıma uğramış olmak, yaşama sevincine ket vuruyor ara sıra. Yapacak bir şey yok tabii ki. İnatla sevmekten ve paylaşmaktan başka.

KÜÇÜK KARA BALIKLARI GÖRMEK

Sizi yakından tanıyan biri olarak başarılı bir öğretmen olduğunuzu biliyoruz. Bilim ve Sanatla iç içesiniz. Yaşamını değiştirdiğiniz , onlara dokunduğunuz çocukların olduğuna tanık oldum. Öğrencilerinize , sanatsever çocuklara nasıl dokundunuz? Onlarda neleri, nasıl değiştirdiniz?

Öğretmenlik yaşamımın başından beri bir tek şeyi merkeze aldım. “Küçük Kara Balıklar”ı görmeye çalışmak. Onları bulmak ve onlarla aynı yolda yürümek oldu tek uğraşım. Sevgiye ve ilgiye muhtaçtı hepsi de. En iyi ben anlıyordum yoksunluklarını. Yeri geldi bir ağabey oldum her birine, yeri geldi arkadaş….

Kabuklarını kırabilmeleri için sanatla bezedim yaşamlarını. Tiyatroyla, şiirle, romanla, öyküyle… Şimdi onlarcası ayakları üzerinde sağlamca duran birer birey. Onlardan gelen her ses, her selam bambaşka, eşsiz bir soluk katıyor yaşamıma. Madde bağımlılığından kurtardığım bir öğrencim vardı örneğin. Çok kızıyor ve çok güveniyordum ona. Çevre mühendisi oldu. Ara sıra konuşma imkânı bulduğumuzda gülüşüp sarılarak ayrılıyoruz. Daha ne olsun?

NE OLDUYSA ONUN SAYESİNDE

Çare Büyükşehir'de Çare Büyükşehir'de

Öğretmenliğinizin dışında başka uğraşlarınızın da olduğunu biliyoruz. Şiirler, dergilere yazılar yazıyorsunuz. Yazma isteği ve merakı ne zaman ve nasıl başladı? Okuyucularla paylaşır mısınız?

Ben kitaplarıma “BABA YARISI” diyorum. Babamın kitapları sayesinde oldu ne olduysa. Onlar sayesinde bir okur-yazar oldum. Yazma isteğini bir tutkuya dönüştüren hep o kitaplar, o yazarlardır. Köy Enstitüsü Kuşağı’nın etkisi çok belirgindir bende nitekim. Onların kolektif aklı ve mücadelesi, yaşamımın her alanında olduğu gibi yazma eyleminde de örgütlemiştir beni. Onlar gibi olabilmek adına yazmaya yeltendim demek,sanırım en doğrusu olacak.

Şiirlerinizde kendinize özgü bir teknik, bir biçem(üslup) yarattınız. Sözcüklerle dans ediyor, sözcük oyunları yapıyorsunuz. Şiirlerinizde özgün imgeler kullanıyorsunuz. Şiirlerinizi okurken, insanları derin derin düşünmeye, yaşananları sorgulamaya yönlendiriyorsunuz. Bunun özel bir nedeni var mıdır?

Anlam ve kültür, büyük bir söylemler topağı olarak yaşamımızın tam orta yerinde duruyor. Bu büyük toplamı, genel kabul üzerinden okumak çok sakıncalı. Ayırdına varmak, ancak ve ancak sorgulamakla mümkün. Ben hem kendime hem de okura önce kendini değiştirerek başlamayı öneriyorum aslında. Dilin gündelik kullanımı, buna el vermiyor. Aksine sağduyu denen tortu, her şeyi alışkanlığa ve otosansüre indirgiyor. Bu kalıbı kırmak için sezgisel bir yordama ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Şiirde de de öyküde de düşünce yazılarında da buradan hareket ediyorum.

SU  AKAR, YATAĞINI BULUR

Az ve öz yazmayı mı yeğliyorsunuz yoksa az mı yayınlıyorsunuz? Şiirleriniz hangi dergilerde yayınlandı? Basılı kitaplarınız var mı? Okuyucuların merakını gidermek için yanıtlarını bekliyoruz.

Uzun bir süredir az yazıyor ve az yayımlıyorum; çünkü tekrar, küflendirir. Kendimi yenilemeksizin yazmaya yeltenmeme gibi bir kararlılığım var. Arada felsefe öğrenimim var bir de tabii. 4 yıl boyunca yalnızca felsefe okudum desem yeridir. Şimdi o okumaların tavını bulması gerekiyor ki kurmaca evrene yansıtmak istediğimde yerli yerinde dursun. Zamanında çok telaşlı ve çok heyecanlıydım. İnsan büyüyor. Şakayla karışık “kırkım çıktı artık” diyorum. Dem almak ve durulmak çok iyi geliyor bana. Hem daha okuyamadığım o kadar kitap var ki bekleyen. Su akar yatağını bulur nasılsa.

ALIŞKANLIKLAR, OYALAYICIDIR

Başarılı bir öğretmen, başarılı bir ozan ve araştırmacısınız. İnsan ilişkileriniz iyi olmasına karşın ortalıkta pek görünmüyorsunuz. Bunun nedeni nedir?

Tanışlık, bir süre sonra alışkanlıkları doğuruyor ve alışkanlıklar oyalayıcıdır çoğunlukla. Oyalanmak istemiyorum. Yolda olma hâlimin gölgelenmesini istemiyorum. Yapmam gereken o kadar çok şey var ki benim bana ihtiyacım var.

Sizi daha yakından tanıyabilmek için ürünlerinizin türlerini ve kitaplarının adını okurla paylaşırsanız sevinirim.

Benim dört şiir kitabım, bir de öykü kitabım var. Şiir kitaplarım sırasıyla; “Gündüz Dersem Çıkma”, “Saklı Zaman Sesleri”, “Çağrılmayanlar Adası” ve “Başıbozuk” adlarını taşıyor. Öykü kitabımın adıysa “Dalgakıran”.

Yazın ve Sanat yaşamına yeni yüzler, yeni kişiler kazandırdınız. Kişilerdeki yetenekleri ortaya çıkarıyorsunuz. Bu konuda ilgi çeken kimseler oldu mu? Yanıtlarınızın ilgi çekeceğini umuyorum.

2002 yılından itibaren yaklaşık iki yıl yayın kurulunda çalıştığım “Yıldırım’dan Yansımalar” dergisinin bendeki yeri hep ayrı olacak.  Sevgili müdürümüz Zeki BAŞTÜRK’ün rehberliğinde çok önemli işlere imza attık. Birçok genci, çocuğu yazmaya heveslendirdik, onları yazın yaşamına kattık. Ad verip de herhangi birini dışarıda bırakmanın üzüntüsünü yaşamak istemiyorum. İzniniz olursa dergimize hâlâ Bursa’daki tüm merkezi kütüphanelerden ulaşılabileceğini söyleyerek merak uyandırmakla yetineyim. Hakikaten yaptığımız iş, bir ilçe milli eğitim müdürlüğü işi olma oylumunu çok çok aşmıştı. Gerçek bir kültür-sanat dergiciliği başarısıdır.

Etkileyici bir konuşmanız var. Güzel şiir okursunuz, güzel konuşursunuz,. Bu özelliklerinizin dışında çağdaş görünümlü, aydınlık düşünceli birisiniz. Bir öğretmen, bir şair ve sorumlu bir aydın olarak okurlara ne söylemek istersiniz? Son sözünüz ne olabilir?

Yurdumuzun çağdaş uygarlık kazanımları, sanat ve bilime tutunmakla yaşayabilir ancak. Tek ricam odur ki okumaktan, gözlemekten, merak etmekten, araştırmaktan ve denemekten vazgeçmesinler.

Bana bu güzel söyleşi fırsatını sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Meslektaşım, arkadaşım, kendisine büyük sevgi beslediğim  Yusuf Yağdıran'a teşekkürlerimi sunarım.

Hep böyle insan kalın.  İnsanca kalın.