İslam beldelerinde kadın, çocuk, yaşlı ve kimi kimsesi olmayan yüzbinlerce insan başka yurtlara göç ederek canlarını kurtarma derdine düşmüş, yerinden yurdundan olmuş ve perişan bir halde hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.

Kapitalist, emperyalist rüzgâr alabildiğine sert bir şekilde eserek korunmasız yurtları kasıp kavurmaktadır. Taşeron örgütlerin eliyle barış yurtları kan revan içerisinde bırakıldı. İslam ümmeti birbirine düşman haline getirildi. Birlik kayboldu, üretilen suni gerekçelerle ümmet tefrikaya düşürüldü. İç ve dış şer odakları adaveti körükledi.

Nihayet bir dönem en naif ve zarif medeniyetlerin kurulduğu esenlik beldeleri tarumar edildi, camiler bombalandı, tarihi eserler yerle bir edildi, alabildiğine canlı bir hayatın yaşandığı kadim şehirler viraneye, hayalet şehirlere çevrildi. Artık çocuklar gülmüyor, kadınlar çay ve kahve sohbetleri yapamıyor. O huzurlu beldelerin cıvıldayan kuşları küskün, rüzgârları matemli.

İÇERİDE DE ARAYALIM

Peki, bunun sebebi sadece emperyalist şer güçlerin sinsi ve iflah olmaz yıkıcı planları mı? Elbette bu yıkımın sebeplerini dışarıda aradığımız kadar içeride de aramamız gerekmektedir. Mehmet Âkif’in “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” dizeleri ne kadar da anlamlı, değil mi?Yüce Mevlâ Kur’an’da “Gerçekten bu, tek bir din topluluğu olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Şu halde bana kulluk edin” (dedik).” (Enbiyâ Suresi, 21/92.)ifadeleriyleMüslümanların tek bir ümmet olduklarını vurgulamasına rağmen çağımızda söz konusu birlik,bir türlü sağlanamamıştır.

AHLAKLI BİREY ERDEMLİ TOPLUM

“İyi”liğin dünyaya hâkim olması gayret ve çalışmayı gerektirir. Birlik ve beraberlik ruhuyla mücahedeyi gerektirir. Aynı Allah’a inanan, aynı Peygamberin sünnetine ittiba eden, aynı Kur’ân’ın hükümlerine uyan Müslüman toplulukların kalpleri de aynı atmalıdır. Ahlaklı bireyin yetiştirilmesi ve erdemli toplumun teşekkül ettirilmesi dünyanın tekrar huzurla ve sevgiyle kuşatılmasının en büyük itici gücü olacaktır.

Tevhidi teorik planda bir inanç kuralı olmasının yanı sıra hayata şekil veren, hayatı anlamlı kılan bir yaşam pratiği olarak görmek gerekir. “Birlik”vurgusu akademik ve politik söylemlerde kaldığı ve uygulama sahasına indirgenemediği ve vahdet anlayışına bürünmediği müddetçe ümmetin kronik sorunlarına çözüm olamayacaktır. Tevhidin topluma yansıması manasında vahdet anlayışı tahkim edilmediği sürece İslam ümmetinin üzerindeki kara bulutların gitmesini beklemek beyhudedir.

SÖMÜRGECİ ANLAYIŞ

“Güce dayanmayan adalet, âciz; adalete dayanmayan güç ise zâlimdir.” gerçeğinden hareketle adaletsiz sömürgeci anlayışın yok edici gücüne karşı, maddi ve manevî değerlerle donanmış nesillerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Ancak güçlü olunmadığı müddetçe, acımasız güç karşısında aciz kalınacaktır.

Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu

Dünyanın tekrar güven ortamı, sevgi, merhamet, yardımlaşma, dayanışma iklimi ve yaşanılabilir olabilmesi için ümmetin tevhid sancağı altında birlik ve kardeşlik ruhuyla kenetlenmesi olmazsa olmazdır. Bu yolda en güzel rehberimiz ise, sevgili Peygamberimiz (sav) ve onun tertemiz ve güzel yaşantısıdır. 
(Mehmet Öztürk / Nilüfer İlçe Müftüsü)

EN GÜZEL İSİMLER: el-HÂLIK

Cenabı Hakkın yüce isimlerinden olan el-Hâlık, “yaratmak” anlamındaki halk masdarından sıfat olup “yaratan” demektir “Halk, hâlikun, ve hâllak” şeklinde yüce Kelamullahta zikredilen el-Hâlık devamlı ve mükemmel şekilde yaratan manalarına gelir. Kur’an-ı Kerîm’de “O, her şeyin yaratıcısıdır” (En'am/ 102) ayet-i kerîmesi ile yoktan var etme, yokluktan varlığa çıkarmanın, el -Hâlîk olan Allah'tan başkasına nisbet edilemeyeceği beyan edilir. Bütün her şey, gökler,yer ve ikisi arasında  bulunanların, rızıkları, hareketleri, sözleri ve fiilleri bir ölçü ve ahenkli biçimde yaratılmıştır. Bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden el-Hâlık ne yücedir.

ŞEHİR VE İNSAN

Muradiye Külliyesi

Muradiye Külliyesinin taşlı yollarında attığınız ilk adımlarda önce sizi tatlı bir esinti karşılar.Yolun sağ tarafında Rabbimizin oku emrini hatırlatan medrese yükseliverir tüm ihtişamı ile. İlim mekânından sonra ölümü hatırlamayı beklerken, cennet bahçesine adım attığınız hissini uyandıran yemyeşil bir örtüyle kaplı kabristanın içinde buluverirsiniz kendinizi aniden. Biraz daha ilerlediğinizde ise çınarlarla selvilerin iç içe geçtiği bu yerde içinizi tarif edemediğiniz bir huzur dalgasıkaplar.Osmanlı hanedanından, başta Padişah 2. Murad hazretleri olmak üzere nice şehzadeler, anneleri ve kardeşleri ile birlikte yaşadıkları süreçte görmedikleri huzuruvesükûnetibelliki burada defnedildikten sonra bulmuşlardır.Yaşamları ve ölümleri hakkındaki edindiğiniz bilgiler, “Muradiye sabrın acı meyvesi” diyen şairi doğrular niteliktedir bu yerde...

İkinci Murad’ın vasiyetinde, “Allah’ın rahmeti, yağmuru üzerime yağsın” diyerek mezarının üstünü açık bıraktırması zirve bir tevazu ve iman idrakine davet eder bizi. Hüzün ve huzuru aynı anda yaşadığınız bu mekândan çıktığınızda cami ve biraz ilerisinde imarethane ile tamamlarsınız geçmişe yaptığınız yolculuğunuzu. Külliyenin girişindeki hamam, Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu ev, eski berberi, kahvehanesi ile Bursa’nın tarihi hafızasıdır Muradiye. (Tuba Mohsen / Yıldırım Müftülüğü)

NE OKUYALIM?

Niçin inanıyorum?

Bilgi ve iletişim çağı olan günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaşmış fakat doğru bilgiye ulaşmak zorlaşmıştır. Özellikle iman ve inanç konularında yanlış bilgilerle zihinleri bulanan gençler, sahih bilgiyle yanlış bilgiyi ayırt etmekte zorlanmaktadır. “Niçin İnanıyorum?” eserinde gençlerimizin zihinlerini meşgul eden sorulara sahih dini bilgilerle cevaplar aranmaktadır. Ayşenur Özkan, Dr. Ravza Cihan, Dr. Nurhayat Haral Yalçı, Dr. Tuba Duru, Esra Baş, İmran Elagöz Taşkın tarafından kaleme alınan eser 168 sayfadan oluşmaktadır.

BİR SORU BİR CEVAP

Kalp hastalarının dilaltına koydukları hap orucu bozar mı?

Bazı kalp rahatsızlıklarında dil altına konulan hap, doğrudan ağız

dokusu tarafından emilip kana karışarak kalp krizini önlemektedir. Söz konusu hap ağız içinde emilip yok olduğundan mideye bir şey ulaşmamaktadır.

Bu itibarla, dil altı hapı kullanmak orucu bozmaz (DİYK 22. 09.

2005 tarihli karar).

MESNEVİ'DEN Üç Öğüt

Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı. Eline alır almaz serçe dile geldi ve:

‘Bugüne kadar…’ dedi. ‘Sığır ve koyunlar yedin. Yediklerini düşünsene. Doymadın mı da benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun? Onlar seni doyurmadıysa ben ne yapabilirim ki?! Bırak beni.’

Avcı şaşırdı. Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine. Serçe, sürdürdü konuşmasını:

‘Şayet bırakırsan sana üç altın öğüt vereceğim. Bir lokma kuş etini mi tercih ediyorsun, ömrün boyunca yararını göreceğin üç öğüdü mü? İyi düşün!’

Avcı düşündü ve kararını verdi:

‘Kabul!’ dedi. ‘Seni bırakacağım. Neymiş bakalım bana vereceğin öğüt?’

Serçe:

‘Bir şartım var ama!’ dedi.

Avcı:

‘Bir de şart mı koşuyorsun bana?’ diye sordu.

Serçe:

‘Kabul edersen…’ deyince,

‘Peki’ dedi Avcı. ‘Şartın neymiş bakalım?’

‘Öğüdün birini…’ dedi Serçe. ‘Elindeyken vereceğim, İkincisini karşıki damın üzerinde, sonuncusunu ise ağaçta söyleyeceğim.’

Avcı bunu da kabul etti.

Serçe:

‘Birinci nasihatim…’ dedi. ‘Olmayacak şeyi söyleyenlere kim olursa olsun inanma!’

Avcı avucunu açtı, bıraktı onu. ‘Pırrr’ diye uçarak karşıdaki evin damına kondu.

‘Olmuş şeye üzülme!’ dedi. ‘Kaçırdığın fırsatların arkasından asla kederlenme. Yaşadığın anın kıymetini bil, pişmanlıkla zamanı geçirme.’ dedi ve ekledi, ‘Karnımda paha biçilmez bir inci tanesi vardı benim. Ama kaçırdın onu. Kısmetin değilmiş.’

‘Eyvah!’ diye sızlandı Avcı. ‘Ben ne yaptım, neden seni bıraktım?’

Serçe:

‘Az önce ne söyledim sana? Kaçırdığın şey için dövünmeyecek, pişmanlıkla vaktini geçirmeyeceksin. Ayrıca ilk öğüdüm neydi unuttun mu? Kim söylerse söylesin, olmayacak şeye inanma.’

Avcı’nın aklı başına gelmişti. Serçe kendisiyle alay ediyordu besbelli.

‘Bir de…’ dedi. ‘Şu üçüncü nasihatini görelim.’

Serçe ağaçtaydı artık:

‘Boş ver onu!’. ikisini tuttun mu ki üçüncüsünü bekliyorsun! Hadi bana eyvallah’ dedi.

Ve uçup yitti gözden.

Avcı şaşkınlık içinde bakakaldı arkasından.

 

21 NİSAN2021ÇARŞAMBA

9 RAMAZAN 1442

Bursa Namaz Vakitleri

 

İmsak                   04:38

Güneş                  06:10

Öğle                      13:08

İkindi                    16:56

Akşam                  19:55

Yatsı                      21:21

Bir Ayet

Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. ﴾Âl-i İmrân, 3/139﴿

 

Bir Hadis

“Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.” (İbn Hanbel, II, 349)

 

Bir Dua

“Allah’ım! Kıyamet gününde cennet, korku gününde güven istiyorum. Allah’ım verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınıyorum. (Hâkim, Deavât, 1868)