Büşra EKİM

Daha önce bu satırlarda, eğitimci - halk kültürü araştırmacısı Muhammet Kahraman bize Denizli - Tavas kültürünü anlatmaya başlamıştı. Muhammet Hocam, yöresinin güzelliklerini anlatmaya devam ediyor.

B.E: Hocam, yöreniz ve müzik desem... Oyunlarınız, enstrümanlarınız...

         M.K: Yöremiz bu konuda çok şanslı ama söyleyenlere, türkü yakanlara, türkü çığıranlara gerekli destek verilmediğinden bu konuda istediğimiz gibi olduğumuzu söyleyemem. Her çoban koyunlarını, keçilerini otlatırken bir türkü mırıldanır. Yavuklusunu özleyen, karşılıksız aşka düşen, tarlada tütün kıran kısacası herkes bir türkü tutturur.  "Halkalı Şeker, Cemile'm, Aman Karpuz Kestim Yiyen yok. Asker Yolu Beklerim, Çözde Al Mustufali Çözde Al, Denizli'nin Horozları, Osman'ımın Mendili Saman Sarısı..."  gibi türkülerle listeyi artırabiliriz. Bölgemizde olsun, Denizli'de olsun çok yetenek var. Bunlardan bir bölümü yeterli destek bulamadıkları için türkü yapmayı/çığırmayı bırakıp başka işlere dalmışlar.

                   Bir gün ben de türkü yapmaya karar verdim. Uzun uğraşlardan sonra ilk türkümü yaptım; sözü de bestesi de bana ait olan bu türkümün adı "Yörük Gızı" idi sonrasında "Burçak Yoldum Sıcakta" diye bir türkü yaptım ve türkü sözleri yazmaya başladım ama yine kesinlikle parayla işim olmadı, olmaz da. Türkülerim ulusal televizyon kanallarında okunuyor hatta iki tanesi Tavas Türküleri albümünde yer aldı. Kenarından başladık ya valla sözleri ve bestesi bana ait olan veya sadece sözü bana ait olan 14 civarında türküm olmuş. En çok sevdiğim türkülerimden biri Burdurlu Yörük Kızı Neslihan Yılmaz ÖREN'le birlikte benim kızın evinin balkonunda yaptığımız "Selam Olsun Yörüklere" türkümüz. Türküler hele köy türküleri başlı başına bir kültürdür; türkülere, türkü çığıranlara sahip çıkalım.

         Oyunlarımıza gelince zeybek olmazsa olmazımızdır. Her düğünde zeybeğin her türlüsü oynanır; Tavas Zeybeği ve İbram Usta Zeybeği gözde olanlardandır. Bunun yanında Eskişehir Zeybeği de arada oynanır. Köroğlu oyunu unutulmak üzere olan oyunlardandır ve bu oyunu bıçakla oynarlar; tehlikeli olduğu için oynanmıyor olabilir. Benim köyümde geçmiş bir olaydan da Çatkemer Zeybeği diye bir zeybek yapılmış; bu zeybek de düğünlerde, açılışlarda oynanır. Bunlar çok eskilerden beri oynanan oyunlardır. Yörük Toyları'nda bu oyunlara benzer oyunlar oynanıyor; buradan yola çıkarsak bunların da yörük kültürü olduğunu söyleyebiliriz.

                   Türkülerde ve kadın oyunlarında Özay GÖNLÜM ustanın etkisi belirli bir şekilde görülür. Ama son zamanlarda bir eser çıkıyor, ertesi yılda o eserden iz kalmıyor; insanların gözdesi olan o eserle düğün bitiyor. Gelin kaynana oyunu, Cemile'm oyunu gözde kadın oyunlarındandır.

         Yöremizdeki türküleri derlemeye devam ediyorum ve derlenecek daha çok türkü olduğuna da inanıyorum.

B.E: Müzik demişken, sizi Hayri Dev ile kaşık oynarken de izlemiştik geçtiğimiz yıllarda. Ben ne yazık ki hayattayken gidemedim. Ama oğullarıyla ve kardeşi Durmuş Amca ile tanışma şansım oldu geçen yıl. Hayri Dev'i yakından tanıyan biri olarak, sizden dinlemek isterim. Ülkemiz için büyük bir değer kendisi ki UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi unvanı almıştı.

         M.K: Ben aslında kesinlikle oynamam ama orada oynamaya çalışmıştım. İnsanlara destek olunmalı demiştim ya işte bir gün oynadığımda dalga geçmişlerdi ondan sonra hiç oynamamıştım ama Hayri DEV ve Durmuş Ali amcayla olan o oyunu kaçıramazdım. O gün bir kanal için program çekiyorduk, çok düşündüm ve dayanamadım ama rahmetli Hayri amca da Durmuş Ali amca da beni bitirdiler, çok yoruldum ve işaret ederek çekimi durdurttum. Adamlar sanki oyun için, müzik için yaratılmışlardı. Dur durak bilmiyorlardı şimdi mümkün olsa kim ne diyecek diye düşünmem yine oynarım.

         Hayri amcam çalarken de oynarken de yaşayan birisiydi; açık söyleyeyim ta çocukluk-gençlik aşkını da eserlerinde yaşıyor ve yaşatıyordu. İnsan onunla olduğunda oturmak istemiyordu, başındaki kasketten giyip onunla gaydaların sırlı yolculuğunu yapmak istiyordu saçları kültür kokan kız. Sizin saçlarınızın her telinde nasıl kültür kokuyorsa, kültürün izleri varsa Hayri amcam da öyleydi. Hayri amcamın gülüşü ömre bedeldi ve insanın içini okşayan bir gülüştü; güven veriyordu sanki insanı Kızılderiler zamanındaki müzik kaynağına götürüyordu.Ruhu şad mekanı cennet olsun.

         Hayri DEV o bölgede en tanınmış değerlerdendi ama Hayri amca vefat edince o bölge bitti diye düşünülmesin sakın. Oğulları var ayrıca Yavan Ali, Nebi dayı, Hayri DEV'in arkadaşı Durmuş Ali YILDIRIM gibi değerler dolu orada.

         Ben bir yere gittiğim zaman kahvede veya yemek yiyeceğim diye sofra başında vakit geçirmem, o bölgenin değerlerini, kültürünü araştırırım; bunları öyle tanımıştım. Kale Yeniköy'de Cızır Ebe (Cızır Kızı) oyunuyla dillere destan olmuş ve tanınmıştır. Beyağaç'ta sipsi ustası Halime kadın da hem çaldıklarıyla hem oyunuyla gönüllerde taht kurmuştur. Burada keman çalan bir Süleyman amca vardı daha neler neler. Çağırgan'da kara davul ve sipsi çalan Durmuş Ali ŞİBE zorluklara rağmen üzerlerini düşeni yapmaktadırlar. Durmuş Ali amca o kadar müzik aşığı ki zamanında kamyon kornasının demirinden kendine zurna yapmış ve çalmış hatta ekmeğini kazanmış bu zurnadan.

B.E: Yörenizin türküleri, ninnileri, manilerinden örnekler de duymak isteriz sizden. Özellikle de yörenize has kelimelerden örnekler.

         M.K: Yöremizin türküleriyle ilgili yukarıda bilgi vermiştim ama biraz daha değineyim. Özay GÖNLÜM'ün memleketi hemen 3 km ileride; Talip ÖZKAN'ın memleketi 30 km ileride;bu değerlerin türkülere,kültüre çok katkısı olmuş ama türkülerimizi halk paylaşamıyor aslında güzel de bir şey. Herkes türkülerin kendi bölgesine ait olduğunu söylüyor;bana sorarsanız türkü olması yeterli,sonuçta kazanan kültürümüz olmuş.

         "Osman'ımın Mendili Saman Sarısı" türküsünü çok iyi biliyorum bizim Tavas'a ait ama bir duyuyoruz başka ilçe bizim diyor.Ben araştırıp türküde adı geçen Osman'ın soyadını bile veriyorum ama durum böyle.Bu konuda diyorum ki türkü olsun da türkü tadını yaşayalım da hangi yöre sahiplenirse sahiplensin.

         Yöremizde söylenen ninnileri ve manileri de araştırdım hatta bir proje kapsamında öğrencilerime de ödev verdim.Bir şeyler elde ettik gibi de burada da insanların bazılarının "Bu işten ne kadar para kazanıyorsun,kazanacaksın?" gibi ithamlarıyla karşılaşınca araştırmaktan vazgeçip yöremizin kelimeleriyle kendim yazmaya başladım.Aşağıda araştırdığım maniler,kendi yazdığım maniler ve Tavasça sözlüğümü bulacaksınız ama bunları kitap bile almadı ki size ancak hepsinden örnekler sunabilirim.

Köprünün altında kazık,

Kaynanam ölmüş yazık,

Ölürse ölsün varsın,

Giden kefene yazık.

 

Goca kapı açıldı,

İnci mercan saçıldı,

Oğlan kızı görünce,

Keçileri kaçırdı.

BENDEN TAVASÇA MANİLER

Tere aldım pazardan,

Zarar gelmez yazardan,

Bek gözelsin sen Hatça,

Hak korusun nazardan.

 

İki şekerli bir sade,

Uykuyu kaybettim nerde?

Daha namaz kılacağım,

Haden dostlarım musade.

 

BENİM YAZDIĞIM TAVAS BİLMECELERİ

Karaese oğulları kurmuş,

Yörüklere yurt olmuş,

Fethiye'den gelmişler,

Adı ..... olmuş.

(Akıncılar)

 

Dellardır diğer adı,

Göletiyle gelir tadı,

Türkmen otağıdır,

Unutulmaz Çetişli üstadı.

(Akyar)

 

BESTELERİNİ DE YAPTIĞIM TÜRKÜLERİMDEN ÖRNEKLER

 

          TÜRKÜ'M


Burçak yoldum sıcakta,
Taşı beni kucakta,
Çok susadım bidenem,
Çayı demle ocakta.

Soğuk sular içelim,Kendimizden geçelim.

Soğuk karpuz keselim,Kendimizden geçelim.

 

Camızları suladım,

Yerini kuruladım,
Çok yoruldum bidenem,

Uykuyu yarıladım.

Soğuk ayran içelim,Kendimizden geçelim.

Soğuk karpuz keselim,Kendimizden geçelim.

 

(...)

 YÖREMİZDE KULLANILAN KELİMELERDEN ÖRNEKLER


Aklamak: Toplamak
Alektirek,şavk: Elektrik
Bazar ekmeği: Somun ekmeği
Bılla : Abla
Babıç : Pabuç, ayakkabı
Bodiye : Önlük
Çiğin : Omuz
Çoçcem : Çocuğum
Dabıyatsız: Ahlaksız
Darı: Mısır
Evlek : Dönümün dörte biri
Engas: Yalan
Gayar : Küfür
Gevrek: Simit

Garazorla:Bir işi zorla yaptırma.
Gavulleşmek:Sözleşmek
Evinsiz:Boş başak,tanesiz,denesiz
Gabeş:Dişi hayvan
Galan:Gari,artık
Ganare:Kasapların hayvan kestikleri bölge.

Zere:Arpa,buğday
Zımbarmak:Galesiz yatmak
Yünmek:Yıkanmak
Yüklü goyun:Hamile koyun
Ası:Zamanından önce,erken
Yüklük:Eski evlerde yorgan,yatak koyulan bölüm.
Guvat: Kuvvet
Gılıksız : Kaba

 

B.E: ABDESTLİK - ÇANAKLIK - SÜTLÜK yazınızı okumuştum. Eskiden ev düzenleri nasılmış ?

         M.K: Ah, "Saçları Kültür Kokan Kız" ah, bu bahsettiklerini kullandığımız günler çok mutluyduk; cebimizde para yoktu ama insanlar dürüsttü ve insanlar yardımlaşma içindeydiler. Şimdi İstanbul'da bir semte sandıkları VEFA o zamanları ön plandaydı.Anamın evindeyken bunları hep kullandık şimdi dolap markası, fayans markası beğenmiyoruz.

                                        ABDESTLİK - ÇANAKLIK - SÜTLÜK
       Eskiden mutfak yoktu, insanlar mutfak olarak evin tek odasının kapı arkasını,ocağın içini,oda kapısının girişinin yan boşluğunu ya da abdestliğin(El yıkanan,abdest alınan yer) olduğu yeri kullanırdı. Bu yer öyle ahım şahım bir yer değildi,üzerinde bir raf vardı ve bu rafın üzerine 2-3 bakır ya da plastik çanak ve haranı(tencere)konurdu.Çay bardakları biraz daha birinci mevkide,evin içindeki almalıkta tutulurdu.Bir evde çay bardakları(billurlar)yaldızlıysa ya da renkliyse,kuş vb.resimleri varsa o ev zengin eviydi. Almalıklarda çok özel günlerde kullanılan çinko(emaye)çanaklar,haranılar ve mavi çaydanlık yer alırdı.Almalıklara kimi yerlerde çanaklık da denirdi.
         Buzdolabı yerine ise sütlük denen dolaplar vardı;sütlüklerin alt katına yufka konurdu.Bazen dolaba konmayan yemekler ocağın içinde veya ocağın içindeki sacayağının üstünde tutulurdu.Bu arada abdestlikler evin dışına bakardı ve evin dış duvarı olabilecek bölümde bulunurdu.Çok soğuk olduğunda abdest ve el yıkama evin içinde yapılırdı.Bunun için naylon leğen ya da eskiden berberlerin kullandıkları tas kullanılırdı.El yıkatacak evin kızı veya küçük oğlu yağlığı(havlu)omzuna koyar bir elinde tas diğer elinde ibrik evin içine gelir büyüklerin ellerini yıkatırdı;küçüklerin elleri,yüzleri ise ananın veya bıllanın elindeki ıslak çapıt mendille silinirdi.
Abdestliğin olduğu yer soğuk olurdu,çeşme vb. zaten yoktu;onun için sobanın üstünde semaver veya alüminyum ibrik bulunurdu ve bunun içindeki su kullanılırdı.
Bulaşık yıkarken yuva kurmaya da adım atılırdı.Yavuklusunun veya sevdiği kızın bulaşık yıkadığını gören gençlerin o saatlerde oradan geçeceği gelirdi ve tertemiz sevgilerinin temelleri sağlamlaşırdı.
         Bugün bunlar hayal oldu ve artık almalıklar da abdestlikler da yok; lüks mutfaklar var ve fayans beğenmiyoruz;buzdolabı markası seçiyoruz ve sevgiler de sanal dünyaya hapsolmuş durumda.

B.E: Yörükler, keçinin yediği her otu yerler hocam, doğru mu? Yörenizin otlarını anlatır mısınız derken bile heyecanlandım. Tam da bahar gelirken...

         M.K: Yörük ocaklarında çok ihtiyar vardır, nedenini hiç düşündün mü?Çünkü yörükler erken kalkarlar ve davarlarının peşinde türkü çığıra çığıra ot kazarlar hatta bazılarını toplarken o anda yerler. Doğal sularla beslenirler,eğilirler kaklıklardan, derelerden,kesiklerden kana kana su içerler. Yörüklere göre keçinin yediği her ot yenir onlar da yerler.

          Bizim buralarda da öyle,otla beslenenler daha genç ve dinç duruyorlar.Biz akıllanmayız benden söylemesi. Yazın evin önündeki bahçesinde çıkan semiz otlarını kazmaya başladım,kazıp çöpe atıyordum.İstanbul'dan bir arkadaşım misafir olarak geldi,biz ne ikram edip de memnun ederiz peşindeyiz,bahçeye girip semiz otlarından yoldu,zeytin yağı bandırıp bandırıp yemeğe başladı.İşte biz de bu arkadaş gibi davranırsak o zaman sağlığımıza kavuşacağız.

         Solmaz çayındaki gerdimeyi bulgur aşıyla yemeğe tekrar dönersek, sofradan arapsaçını eksik etmezsek,tarladan çiğdem kazıp yersek, ebegümeci yersek hatta eşek dikeni yemeğe geri dönersek hazımsızlık da bitecek mide rahatsızlıkları da. Ağrılarımdan dolayı biri dedi ki "Isırgan otu bulabilir misin?" bahçede iki üç dal vardı fotoğrafını çekip gönderdim; "İşte bu." dedi. Aslında dertlerimizin dermanları hep doğada bizi bekliyor ama biz elde telefonlarımızla dünyayı fethetmeye çalışıyoruz.Daha birçok ot var yanı başımızda.Kuzu kulağı,madımak,sarmaşık,sirken hepsinin selamları var.

           Biz devamlı israf ediyoruz,yörükler böyle değildir,kendimize gelelim.

           Anam eskiden "Ekmek israf olmasın. çöpe atılmasın." diye ekmek kırıklarını/kırıntılarını yumurtayla kızartıp "Size yumurta karıştırması yapıverdim." derdi.; biz de afiyetle yerdik. Şimdilerde yolda gezerken, çöp kovası kenarlarında, yerlerde atılmış bayat ekmekler, bütün ekmekler, yarım ekmekler, ekmek kırıntıları görüyoruz ve farkına varmadan üzerine basıp hem günaha giriyoruz hem de israf ediyoruz; lütfen duyarlı olalım, evimizdeki ekmekleri en azından hayvanların yiyebileceği yerlere koyalım veya bu şekilde kızartılıp yiyelim.

 

B.E: Bilgiye verdiğiniz değeri yıllardır görüp takip eden biri olarak... Çalışmalarınız geleceğe büyük bir miras olarak kalacak.  Muhammet Kahraman neden yollarda hocam?

         M.K: KAHRAMAN kültür sevdalısı, tek derdi kültürün gelecek nesillere aktarılması. İlçesinin, bölgesinin adetlerini, değerlerini tanıtmak, anlatmak. Şehitlere vefa borcunu ödemek. Bugüne kadar Beyağaç, Kale, Karacasu ve Tavas ilçesinin şehitlerini yazıp okuyucuyla buluşturdum. Bakın şimdi açıklıyorum Antalya'nın Korkuteli ilçesinin şehitler anıtı beni çok etkiledi, onların şehitlerinin bile kitabını yazdım; bu iş gönül işi ama bastıramadım; ilgi gösteren olursa bastırırım.

         Ben kimim biliyor musun yörük kızı, bir zamanlar senin de senelerce peşinden koştuğun, uğraştığın kültürü yaşatmak isteyen bir garibim ve sizi örnek almış bir kişiyim. Kendimi şu dörtlüklerle anlatmıştım,umarım söyleşimden memnun kalmışsınızdır.

     

BÜŞRA KIZ

’Sırrını Biliyorum’a Bursa’da samimi gala ’Sırrını Biliyorum’a Bursa’da samimi gala

Kedi, köpek seversin,

Vosvoslara binersin,

Bir teksin sen Büşra kız,

Yörükleri översin.

 

Yeniliğe koşarsın,

Dere tepe aşarsın,

Bir teksin sen Büşra kız,

Hayatını yaşarsın.

Muhammet KAHRAMAN

 

B.E: Çok mutlu ettiniz beni. Tüm bu güzel çalışmalar için yüreğinize sağlık değerli hocam.