Muhterem Müslümanlar!..Ömür takviminden her gün bir yaprak daha eksilirken, her geçen yıl, bizi Rabbimizin huzurundaki hesap gününe biraz daha yaklaştırıyor. Hayat sermayemiz azalırken, ahirette hayretler içinde okuyacağımız ve karşılığını göreceğimiz amel defterlerimiz kabarıyor. Aziz Müminler! Geçen yıllarımızın muhasebesini yapalım. Nefsimizi hesaba çekip kendimizle yüzleşelim. Hata ve günahlardan vazgeçip tövbe edelim. Rabbimize, kendimize, ailemize ve tüm mahlûkata karşı sorumluluklarımızı hatırlayalım. Zira Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bizi şöyle uyarıyor: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın!”

AHİRETİMİZİ HEBA ETMEYELİM

Kıymetli Müslümanlar! Gelecek günlerimizi Allah’ın rızası doğrultusunda planlayalım. Dünyevî heves ve arzuların peşinden hırsla koşarken ahiretimizi heba etmeyelim. Aldığımız her kararın, söylediğimiz her sözün, işlediğimiz her davranışın Yüce Allah tarafından görüldüğünü, duyulduğunu, bilindiğini ve bütün bunlardan hesaba çekileceğimizi unutmayalım.

UMUDUMUZU CANLI TUTALIM

Değerli Müminler! Resûl-i Ekrem (s.a.s) bir hadisinde şöyle buyurur: “Allah, sadece samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder.” O halde, samimiyetle Rabbimize yönelelim. Amel defterlerimizin ibadet ve iyilikle dolacağı bir ömür geçirme kararlılığında olalım. Salgınla imtihanda olduğumuz bu zor günlerde umudumuzu, inancımızı, gayretimizi, birbirimize olan güvenimizi ve desteğimizi daima canlı tutalım.

1 soru 1 cevap

Sual: Afyon, esrar gibi şeyleri kullanmanın dinimizce hükmü nedir?

Yanıt: Esrar otu ve Afyon gibi katı cisimlerin akla zarar veren çok miktarları haramdır. İlaç için kullanmanın caiz olduğu ibn-i Âbidînde yazılıdır. Bunların fazlasına helal diyen, kâfir olmazsa da bidat sahibi olur.

İşin rast gitmiyorsa

Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu Staj ve Çıraklar Sigortası Mağdurları Murat Kurum’la buluştu

Bir kimsenin başarılı veya başarısız olması, işinin rast gitmesi veya gitmemesi iki açıdan değerlendirilebilir:

Birincisi: Her şeyin dizgini elinde olan Allah’ın takdiri.

İkincisi: İnsanın, birer ilahi kanun olan kâinattaki cari sebepler sistemine riayet edip etmemesi.

İnsan olarak yaptığımız başarılı işlerin arkasında Allah’ın lütfunun bulunduğuna, başarısız işlerimizin arakasında ise, kendi nefsimizin olduğuna inanacağız.

Bunun anlamı şudur:

Hayrın da şerrin de iyiliğin de kötülüğün de yaratıcısı Allah’tır.

Fakat; her başarının arkasındaki kuvvet, Allah’ın takdirine aittir. Çünkü, başarılı işlerin varlığı bir değil, birçok sebebin tahakkukuna bağlıdır. O sebeplerin tamamına insanın hâkim olması imkânsızdır. O halde söz konusu başarının asıl sahibi, bütün sebeplerin yaratıcısı ve hâkimi olan Allah’tır. Sebepleri yaratan da onları istihdam eden de O’dur.

Başarısız olduğumuz konularda ise, insanların rolü büyük önem arz etmektedir. Bu rol biri maddi biri manevi olmak üzere iki şekilde ortaya çıkar:

Maddi rolü: Bizzat kişinin yapması gereken işleri uygun bir şekilde yapmaması, gereken sebepler örgüsüne riayet etmemesi, başarıyı sağlayan şartların rotasında yürümemesi gibi yanlış adımların atılması.

Manevi rolü ise: Allah’ın emir ve yasaklarını çiğnemek suretiyle, Ona karşı yaptığı saygısızlıktır. Bu saygısızlığın dünyadaki cezası, bazen bu tür olumsuzluklarla tahakkuk eder. Bu ceza bazen bir şefkat tokadı, bazen de bir ceza şeklinde gerçekleştirilir.

“Nerede olursanız olun, sağlam kalelerde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, 'Bu ALLAH tarafındandır' derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, 'Bu senin tarafındandır.' derler. De ki, 'Hepsi ALLAH tarafındandır.' Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiçbir söz anlamıyorlar! Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa, 4/78-79) mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

İnsan olarak, Kur'an’ın verdiği bu gibi derslere ciddi kulak vermek durumundayız.

Rahatlamak için, maddi veya manevi yanlışlarımızın ürünü olan başarısızlığımızın faturasını Allah’ın kaderine kesmeyelim.

Bununla beraber, geçmişte kalmış olan kötü durumumuzu hafifletmek için, kaderin rolünü hatırlayıp teselli bulmamız mümkündür.

“Kadere iman eden kederden kurtulur.” (Münavî, Feyzu’l-Kadîr, 3/187) manasındaki hadis-i şerifte, “geçmişe ait sıkıntılar ile musibetler hakkında” kadere yapışmanın önü açılmıştır.

Ancak, geleceğe ait plan ve programlarda kadere yapışmak, gayri İslami bir kader anlayışıdır.

BİR AYET

“Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.” (Nisa, 40)

BİR HADİS

Resûlullah şöyle buyurdu: Cihadın en faziletlisi, zalim sultanın karşısında hakkı ve adaleti söylemektir. (Ebu Davud, Melahim, 17)

BİR DUA

Allah’ım, ayıplarımı ört, korktuklarımdan emin eyle! Beni önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan ve üstümden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı muhafaza buyur.